Kaybolan geleceğimiz

Abone Ol


***
Bu arada aydınlama devriminin temel taşlarından Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün bambaşka bir Türkiye olurdu. O yıllarda okuma- yazma oranı düşük, üretim az, verim düşük, insanlar yoksul ve eğitimsizdi. Çağdaş dünyayı yakalamanın klasik programlarla değil, bir eğitim seferberliğiyle mümkün olacağını gören Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç 1940 yılında köy enstitülerini kurarak bu seferberliği başlattılar. Ancak değişik senaryo ve endişelerle köy enstitüleri 1954 yılında kapatıldı. Böylece cumhuriyetin şahdamarı kesildi.

***
Eğitimde gelinen nokta ürkütücü. 70 ülkeden 540 bin öğrencinin katılımı ile PISA testinde eğitim sıralamamızda düşüş yaşandı. Türk eğitim sistemi World Economic Forum 2017 verilerine göre dünyada 101’nci sırada. PISA Direktörü Andreas Schleicher, eğitim sistemi için öğretilenlerin gereksiz olduğunu, ezberde çok iyi olduğumuzu ancak yaratıcılıkta kötü olduğumuzu vurguluyor.
Avrupa’da okul terk etme oranında ise Türkiye birinci sırada. Araştırmaya göre 18 -24 yaş aralığında her 10 öğrenciden 4’ü orta öğretimini tamamlamadan okulu bırakıyor. Ekonomik krizle birlikte eğitim sistemi öğrenciyi buna zorluyor. Peki büyük umutlarla başlatılan Fatih Projesi'ne ne oldu? Kocaman bir hiç. Çocuklar müzik dinliyormuş bilgisayarlarından. Dünya eğitim sıralamamız neden çok düşük? Çünkü doğru mesleğe yönlendirme yok, ezbere dayalı bir sistem uygulanıyor. Ailelere çocuk yetiştirme eğitimi verilmiyor. Çocuklara ve gençlere özgüven kazanacağı ve sosyal ilişkilerini geliştireceği toplumsal ve bireysel görevler verilemiyor.
Sözün özü; hatayı sadece sistemde aramak yanlış. Okumuyoruz, araştırmıyoruz, incelemiyoruz ve en önemlisi bir şeyler keşfetmeye çalışmıyoruz. Dünya üzerinde eğitimin bu kadar önemi vurgulanırken bizim ülkemizde neden bu umursamazlık?
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar...