Geçen hafta Yeni Alanya Gazetesi’nin 51.yılı kutlamaları etkinliği nedeniyle Alanya’daydım. Gördüğünüz gibi geziyorum.
Çalışmak size, gezmek bana düştü…
Güneyin tam mevsimi.
Zaten Antalya ve Alanya'da sezon devam ediyor.
Caddeler, sokaklar birleşmiş milletler gibi.
Çok ulusluluk sadece tatilciler için geçerli değil, örneğin kaldığımız otelde ciddi oranda Kırgız çalışıyordu.
Onlarla biraz sohbet etme imkanım oldu.
Çalışma ortamından ve Türkiye’den memnunlar, ama doların yükselmesi onları da mağdur etmiş…
Üniversite son sınıfta okuyan Aynura üç ay içinde Türkçe'yi sökmüş, çatır çatır konuşuyor… Beşiktaş’ın eski teknik Direktörü Milne’i hatırladım, adam altı sene Türkiye’de çalıştı tek kelime Türkçe konuşmadan geri döndü…
Neyse konuyu dağıtmayayım.
Aynura ciddi bir dolar mağduru…
Otel yönetimiyle 1600 lira maaşa anlaşmışlar. İlk aylığı 450 dolara denk gelmiş, son aylığı ise 245 dolara…
Yani bütün hesabı altüst olmuş ve bu nedenle bir an önce ülkesine dönmek istiyormuş.
Demedim artık, “Burası Türkiye, burada uzun vadeli hesap yapılmaz, günlük yaşanır” diye...
Ayrıca bizde “Ben dolarla alışveriş yapmıyorum, yükselmesinden bana ne” diyenler var.
Aynura hiç olmazsa mağdur olduğunun farkında…
Çok önemli turizm kentlerimiz var. Bunların başında Antalya geliyor. Geçen yıl hariç dünyada hep ilk sıralarda yer alıyor.
Kilometrelerce uzanan sahil bandı, muhteşem oteller ve yazlıklarla dolu…
Alanya’da kaldığımız bölgede altı otel yan yana sıralıydı…
Her birinin kapasitesi 2 bin kişinin üzerinde ve büyük ölçüde doluydu.
Sevinerek öğrendim ki; Ekim ayı sonuna kadar bu devam edecekmiş.
Düşünün otel müşterileri, yazlık evleri olanlar, bölge insanı ve otel personeli ile birlikte yaklaşık 20 bin kişi bir arada yaşıyor.
Bazı bölgeler daha da kalabalık…
Yüzenler, spor yapanlar, sereserpe güneşlenenler, çalışanlar, dekolte giyenler, haşema ile havuza girenler, kadın erkek hepsi bir arada…
Ve kimse kimseyi taciz etmiyor.
Sezon başından bu yana hiçbir polisiye olay olmamış, şikayetçi olan da yok.
Çünkü herkes kendi hayatını yaşıyor.
Yani demek istiyorum ki; Bu topraklar dünyanın tüm insanlarını, cinsiyet ayırmaksızın bağrına basabiliyor.
Böyle bir kültürümüz var.
Ama…
Birileri çıkıyor eğitim sisteminden “karma eğitim” maddesini çıkarıyor.
Yani kızlarla erkeklerin birlikte okumalarının önünü tıkıyor.
Yuh artık…