Tam 90 yıl geçmiş genç Asteğmen Kubilay'ın Menemen'de vahşice şehit edilmesinden bu yana ...
Bakın yarınki yobaz gerici paçavraların sayfalarına.
Ya hiç yer vermeyecekler, ya da konuyu sahte gerekçelerle saptırıp, küçümseyecekler.
Kimileri de kalkışmanın, dönemin devrim düşmanı Serbest Cumhuriyet Fırkası'nin kapatılmasına bir gerekçe olarak yaratıldığını öne sürecek. Hem de partinin olaydan yaklaşık bir ay önce kapatıldığını bile bile...
Amaçları bu iğrenç saldırının gerici bir kalkışmanın ilk adımı olduğunu gizlemek, ardında tarikat ve cemaatlerin bulunduğu gerçeğini görmezden gelmek. Bu yobaz kalkışmanın kökeni İstanbul'daki Şeyh Esat yönetimindeki Nakşibendi tarikatına dayanmakta. Erenköy'de Şevki Paşa Köşkü'nde oturan Şeyh Esat, eski Nakşibedi tekkelerinin artıklarını etrafında toplamıştır. Ülkenin birçok yerine sözde halifeler atayarak geniş çaplı bir örgüt kurmaya başlamıştır.
Menemen Askeri Hastanesi imamlığından emekli Laz İbrahim ise Manisa halifesidir. Manisa camisinde görev yapan bu adam, çevrede militan olabilecek güçleri örgütlemekle görevlendirilmiştir.
Manisa'da büyük bir çabayla kurulan bu örgüt İstanbul'daki Şeyh Esat tarafından denetlenmekte ve bol bol para gönderilmektedir.
İstanbul'dan gelen bildiriler, fermanlar yöre köylere dağıtılmakta buralarda yeni örgütler kurulmakta ve Sancakı Şerif'in çıkarılacağı gün, bu hainlerce sabırsızlıkla beklenmektedir.
Manisa'nın Tevfikiye Mahallesi'nde yapılan bu toplantılarda yarı meczup Giritli Mehmet mehdiliğini ilan etmiştir. Mehdilik bir ayaklanış eyleminin işareti olarak görülmekte, eylem 'Kalkış Başladı' anlamına gelmektedir. İşte bu Mehdi sıfatlı adam, birkaç gün sonra gerçekleşecek olayda Kubilay'ın kafasını bizzat kesen şerefsizdir.
Cemaati İstanbul'daki liderleri ve Kurmay Kurulu, o yıllarda yoğun bir gerici birikimin bulunduğu bu bölgelerde başlayacak böyle bir eylemin kendilerince olumlu sonuçlara yol açacağına inanıyorlardı.
Kalkışmalarının amaçlarını inkar etmiyorlardı. Tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini esas ve inançlardan ayıklanmış yasaların yapılması, batılı anlamda laiklik üzerine kurulu bir devlet oluşturulması bu güruhu çileden çıkarmıştı.
Mustafa Kemal Türkiye'sinde sonuç kaçınılmazdı. Hüsrana uğradılar. İstanbul, İzmir, Balıkesir ve Manisa'da üç yüzden fazla kişi tutuklandı. 28 kişi darağacına gönderildi. Genç cumhuriyete sürülmek istenen bu kara lekenin üzerinden 4 gün geçtikten sonra Gazi Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı'na gönderdiği mesajda şöyle diyordu;
''Büyük ordunun kahraman genc subayı, cumhuriyetin ülkücü öğretim heyetinin değerli üyesi Kubilay Bey, temiz kanıyla cumhuriyetin yaşam gücünü tazelemiş, güçlendirmiş olacaktır.''
Aynı bugün de cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine yapılan her saldırının, cumhuriyeti ve devrimleri güçlendirdiği gibi...