Marx ve Engels’in birlikte kaleme aldığı Kominist Manifesto, “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” cümlesi ile başlıyordu. Onların kastettiği, sürekli kar etmeye dayalı kapitalist sistemin sonunda kendi çelişkilerinin kurbanı olarak çökeceği idi. Şimdilerde dünyanın üzerinde dolaşan hayaletin ismi Covid-19. Bugünlerde, herkes pandeminin ekonomik sistemler üzerinde oluşturacağı krizin etkisini öngörmeye çalışıyor.

Doğrusu, kapitalizm için bu kriz yeni olmayacak. “Uzun Depresyon” adı ile anılan ve 1873’den 1896 yılına kadar devam eden süreç, hem Amerikan iç savaşı sonrası izlenen altına dayalı monoterist sıkı para politikaları hem de Prusya Savaşı'nın etkileri düzleminde 1879 Fransız Devrimi'nin sosyolojik travmasının bir tezahürü idi. 'Büyük Depresyon' ise 1929 yılında başlayıp ikinci Dünya Savaşı öncesine kadar sürdü. 2008 küresel krizinde büyük sermaye hareketlerinin serbest kalması ile ortaya çıkan tüm dünyanın bir oyun alanı olmasının etkilerini yaşadık ve gelişmelerin anıları henüz çok taze. Ama değişmeyen gerçek, reel sektör ya da finans sektöründeki olumsuz gelişmelerin birbirini tetiklemesi, arz şoku, talep dalgalanmaları, panik derken istihdam ve gelir daralması, sonuçta da krizin varolması ve derinleşmesi.

***

Covid-19, kapitalizmde radikal bir değişiklik yaratır mı?

Pandemi ve digital dönüşümle birlikte sosyal kapitalizm ya da daha kapsayıcı olarak isimlendirilecek, tahrip edici kar hırsı terbiye edilmiş bir kapitalizm için sistematik bir revizyonu hayata geçirebilir! Küresel GSMH’nın en iyi tahminle yüzde 10’unu kaybettirecek olan yaşadığımız salgın, bu tür etkiler için bir potansiyel taşıyor! Çevremizdeki yaşam biçiminin dominant ınsurlarına bakalım: Aile yaşam tarzı, eğitim, teknoloji, din... Eğitim için çocuklar okula gitmiyor, camiler kapalı, teknoloji internet platformuna sıkışmış, aileler sosyal izolasyonda! Tüm insanlığın, hastalık, hijyen ve bilime yönelik en yüksek farkındalığı yaşadığı bir zaman dilimindeyiz! Bunlar bile yeterince radikal değişiklik değil mi?!Sektörlerin iş yapış şekillerinde değişiklikler ve tüketim, ulaşım, seyahat alışkanlıklarında farklı yönelimler parelelinde yaşam biçimleri yeniden yapılanacak. Belki pandemi silindiri dünyayı ezip geçerken insanca ve adil bir toplumun kaldırım taşını döşeyebilir!

Yine de son tahlilde küreselleşmenin etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Büyük kamu binaları ve bankalarda eli silahlı korumalar değil, ateş ölçerli görevlilerin bulundurulması ve herkesin maske kullanması, yeni stratejiler ve inovatif endüstriel uygulamalar ekseninde yeni normal için yeterli olabilir! Artık herkesin bilime ve bilim adamlarına yönelik algısı çok yüksek, dayanışma herkesin dilinde, yeni normalin terminolojisi maske, hijyen ve sosyal izolasyon!Her şey normale döndüğünde, sektörlerin çoğu aynı işlevine devam ediyor ve önceki statülerini sürdürüyor olabilirler!

Peki, insanlar için adil ve eşit refah vaddeden global bir ekonomik ve siyasal sistem söz konusu olabilir mi? Yeni bir toplumun inşasında, siyasetten eğitime ve tüm sektörlere yeni modeller ile köklü değişikliklere rehber olacak yetenekli ve cesur bir dünya liderliği gerekiyor. Küresel iklim değişiklikleri ve habitat daralmasını sonlandıracak küresel bir liderliğin inşası mümkün olabilir mi? Chomsky gibi düşünürler pek umutlu değil: “Bu salgın için belki çok ağır bedeller söz konusu olacak ama bundan kurtulacağız. Oysa, küresel ısınma sonucu deniz seviyeleri yükselttiğinde, kurtuluş mümkün olmayacak.”

Üstelik Chomsky, küresel liderlik için de çok umutsuz: “Ortada tutarlı bir liderlik yok. Örneğin Beyaz Sarayı ele alalım. Oval Ofis'te, başkanlık seçimleri dışında bir şey düşünmeyen, dünyayı ve ülkeyi önemsemeyen bir sosyopatik Megaloman oturuyor!.”

Doğrusu her yerde ‘değişim’ söylemleri seslendiriliyor. Siyasal olarak güç mücadelelerinin, ulus devletlerle otoriter popülist küresel sistemler arasında acımasızca devam ettiğini görüyoruz. Bir çoklarının beklediğinin aksine, bu savaş uzlaşmayı zorlayabilir ve sonuçta sadece varolan sistemin yoğunlaşması ya da daha belirgin hale gelmesi dışında bir şey gerçekleşmeyebilir! Artık devletler, salgında kamu sağlığı politikaları ve sistemlerinin işe yaramadığını gördüler. Ciddi bir finans oluşturarak bu alana büyük kaynak aktarımları yapacaklardır. Yine bir çok şirket yeni müşteri iletişim yolları ve yeni iş süreçleri yaratacaktır. İşte tüm değişiklikler belki bununla sınırlı kalabilir.

Sonuçta pandemi ile insanlık için bir kırılma noktası daha geride bırakılırken, post-Covid-19 sürecinde ister yerelleşme ister küreselleşme kazançlı çıksın; olacak şey, radikal bir dönüşüm değil. İnsanlık, küresel sorunların giderildiği, insan hakları ve demokrasi tabanlı sosyal adalet ve zenginlik paylaşımının var olduğu bir dünya için bir başka baharı bekleyecek!