İnsanoğlu, para icat olduğundan bu yana her şeyin değerini ona göre ölçüp biçmeye programlanmış. Bugün çevrenize, sahip olduklarınıza şöyle bir bakın. Hayatımızı devam ettirmek için kullandığımız, ihtiyaç duyduğumuz hemen her şeyin bir fiyat etiketi var.
“Her şey”in içine maalesef “can” taşıyan hayvanlar da dahil. Kimisine eti, sütü, yağı için para ödüyoruz, kimisine de sevmek, beslemek için…
Ben bugün, İngilizcesi “pet” diye tabir edilen evcil hayvanların, büyük bir rant kapısı haline gelen sektöründen azıcık söz edeyim size. Biliyorsunuz Türkiye’de petshoplardan ve lisanslı üretim çiftliklerinden evcil hayvan satın almak yasal. Cinsine göre değişen fiyatları var hayvanların. Aklınıza sadece kedi köpek de gelmesin. Kuşundan kertenkelesine kadar birçok hayvan ve onların envayi çeşit cinsini satanlar ve doğal olarak alanlar var.
Bir de internetten satış yapanlar var ki; işin orası biraz daha karanlık ve bulanık. Mesela sosyal medyadaki sahiplendirme ilanları… Bu ilanların maalesef çoğu, aslında satışa yönelik. Fotoğrafını görüp, “ben bu çocuğu sahipleneyim” dediniz. Aradığınızda telefonu açan kişi, hemen istediği ücreti söylüyor. İşinize gelirse!
Sahiplendirme ilanı adı altında satış yapanların kimi, merdivenaltı tabir edilen yasadışı üreticiler. Artık nereden edindiyse, cins hayvanları çiftleştirip, bebekleri sosyal medya üzerinden satıyor. Cukkayı cebe indiriyor. Kimisi de hayvansever geçinen ama “safkan!” evcil hayvanı doğurunca yavruları güvenilir ve sevgi dolu insanlara sahiplendirmeyi değil, belli bir ücret karşılığı satmayı daha uygun buluyor. Çaldığı hayvanları satmaya çalışan hırsızlar da var internette, hem de sayıları az değil!
Tüm bu rant yuvasının ortasında ise, canları iyi bir aileye, güvenilir bir yuvaya kavuşturmak için çırpınan hayvanseverler var. Onlar tabii ki de para istemiyor ama çoğu sözleşme ile sahiplendiriyor hayvanları. Takibi yapılmayan hayvanların bir kısmının sahiplenildikten kısa bir süre sonra sokağa terk edildiği anlaşılınca hayvanseverler de çareyi sözleşmede bulmuş. Mesela yavru hayvan sahiplenmek isterseniz mutlaka kısırlaştırma koşulu isteniyor, yaşı daha büyük hayvanlar ise kısırlaştırıldıktan sonra sahiplendiriliyor. Özellikle cins hayvanlarda bu yapılıyor ki, hayvansever kılığına büyünmüş üreticiye denk gelinmesin! Sözleşmenin esas amacı ise belli aralıklarla hayvanların durumunu kontrol edebilmek. İyi bakılıyor mu, mutlu mu, güvende mi? Çoğu zaman bir hayvan sahiplendirildiğinde alan aileye “lütfen bakamazsanız sokağa ya da barınağa terk etmeyin, önce bizi arayın” deniliyor.
İnternette hayvan satışı ile ilgili geçtiğimiz günlerde, iyi bir hayvan hakları savunucusu olan dostum karşılaştığı bir örneği anlattı. Sahiplendirmeye çalıştığı bir kangal kırması köpek var. Bunun için arayan bir kişi “Ne kadar?” diye soruyor. Arkadaşım bu lafı duyunca, “can” için ücret soran kişiyi paylıyor. Paylanan kişinin cevabı şöyle: “Kusura bakmayın. Ben uzun zamandır bir kangal köpeğim olsun istiyorum. Ama şu ana kadar hangi sahiplendirme ilanını aradıysam ücretli çıktı. O yüzden de bu sefer ilk ben sorayım ücretini, dedim.”
Türkiye’de hayvanlarla ilgili birçok gerçeği, bu işin içine derinlemesine girince öğreniyorsunuz. Mesela ben de, eskiden barınakların sokaktan daha iyi olduğunu düşünür, “en azından başlarının üzerinde bir çatıları, yiyecek bir kap yemekleri var” derdim. Ya da sokak hayvanları için en büyük tehlikenin insan suretindeki canavarlar olduğunu bilmezdim. Hayvanların para ile satılması oldum olası bana tersti ama yapanı da nedense normal karşılardım. O yüzden hayvan seven ama hayvan hakları ile ilgili konularda henüz bilinç sahibi olmamış insanlara da kızmamak lazım. Evcil hayvan satışı sadece ülkemizde değil tüm dünyada öyle normalleşmiş ki, çoğu insan başka türlüsünü düşünemiyor bile. O yüzden her mecradan gerçekleri yazıp anlatmalı, içinde hayvan sevgisi olan herkesi uyandırmalıyız. Bizler bilinçlendikçe, hayvanların hakları için mücadele de güçlenecek.