GENEL

İzmir’in su alarmı büyüyor: Barajlar dibe vurdu, 2026 yazı için kritik uyarı

İzmir’in içme suyu sağlayan barajlarında doluluk oranları tarihinin en düşük seviyelerine geriledi. Tahtalı Barajı, Alaçatı Kutlu Aktaş, Ürkmez, Balçova ve Gördes’te tablo alarm verici boyuta ulaşırken, uzmanlar 2026 yazının, 2025’ten bile daha kritik bir eşiğe işaret ettiğini belirtiyor. Ufuk Özkan, kısa vadede tasarruf, uzun vadede ise suyu tutan ve yer altını besleyen yeni bir arazi yönetimi anlayışının şart olduğunu vurguluyor.

Abone Ol

İzmir’in içme suyu ihtiyacının önemli kısmını karşılayan barajlar, uzun süredir tam doluluğa ulaşamadığı için ciddi bir kuraklık baskısı altında bulunuyor. Kentin ana içme suyu kaynağı olan Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı, geçen yıl aralık ayında yüzde 11,14 seviyesindeyken bu yıl aynı dönemde yüzde 1’in altına inerek yüzde 0,97 olarak ölçüldü. Normal şartlarda kente verilen suyun yaklaşık yarısını sağlayan bu barajdaki seviye, artık “kritik eşik” olarak nitelendiriliyor.

Sistemin diğer önemli halkaları olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı ve Ürkmez Barajı da benzer bir tablo sergiliyor. Alaçatı Kutlu Aktaş’ta doluluk oranı bir yıl içinde yüzde 14,26’dan yüzde 2 seviyesine düşerken, Ürkmez’de ise yüzde 6,88’den yüzde 5,53’e geriledi. Geçen yıl sırasıyla yüzde 14,54 ve yüzde 0,92 doluluk oranına sahip olan Balçova ve Gördes barajlarında ise artık kullanılabilir su kalmadığı belirtiliyor.

Kesintiler günlük yaşamın parçası oldu

Barajlardaki hızlı düşüş, kent genelinde uygulanan su kesintisi programlarını da kalıcı hale getirdi. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU), kentteki su kaynakları azalınca 6 Ağustos’tan itibaren dönüşümlü ve planlı kesintilere geçti. Mahalleler, belirli gün ve saat aralıklarında suya erişemezken, bu program kış aylarına girilmiş olmasına rağmen devam ediyor. İZSU’nun verilerine göre, barajların toplam doluluk oranı geçen yıla kıyasla belirgin biçimde düşmüş durumda ve kısa vadede tabloyu hızla düzeltecek bir yağış serisi henüz gerçekleşmedi.

Uzmanlardan 2026 yazı için sert uyarı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü Havza Amenajmanı Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Özkan, yaşanan durumu “tek yıla indirgenemeyecek bir kuraklık süreci” olarak tanımlıyor. Özkan, son 5 yıllık periyotta hem yağış miktarlarında hem de baraj doluluk oranlarında aşağı yönlü bir eğilim olduğuna dikkat çekiyor. Yağışların artması halinde bile, mevcut açığı kapatmanın kolay olmadığını vurgulayan Özkan, “önümüzdeki yazın, 2025 yazına göre çok daha kritik ve tehlikeli bir eşiğe işaret ettiğini” dile getiriyor.

Uzman, kuraklığın yalnızca içme suyu teminini değil, aynı zamanda gıda güvenliği, tarımsal üretim ve toplum sağlığını doğrudan etkilediğinin altını çiziyor. Artan sıcaklıklarla birlikte buharlaşmanın yükseldiğini, düşen yağış miktarının da tüketimi karşılamaya yetmediğini belirten Özkan, bu nedenle barajların istenen seviyeye ulaşamadığını ifade ediyor.

Ekosistem su stresi altında

Dr. Ufuk Özkan, yaşanan su krizinin ekolojik sistem üzerindeki baskılarını da ayrıntılandırıyor. Kuraklık, ürün deseninde daralmaya, tarımsal verim kaybına ve buna bağlı ekonomik sorunlara yol açarken, aynı zamanda orman yangını riskini artırıyor. Bitkilerin su stresine girmesiyle birlikte, zararlı böcek popülasyonları ve hastalıkların arttığını, bunun da biyoçeşitlilik kaybı gibi ikincil zararları tetiklediğini belirtiyor. Özkan’a göre, iklim krizinin etkileriyle birleşen bu süreç, su yönetiminin artık “bekleyip görme” yaklaşımıyla değil, proaktif politika ve yatırımlarla ele alınmasını zorunlu kılıyor.

Tasarruf çağrısı: Yüzde 10–15 bile haftalar kazandırır

Mevcut tabloya karşı kısa vadede atılabilecek en somut adımın tüketimi sınırlamak olduğunu vurgulayan Özkan, günlük kullanımda sağlanacak yüzde 10–15’lik bir su tasarrufunun bile kent için “acil durum suyu” oluşturabileceğini ifade ediyor. Bu oranların, barajlara ek haftalar kazandırabileceğini, özellikle yaz aylarında kritik eşiğin biraz daha ötelenmesine katkı sağlayacağını belirtiyor. Uzman, yurttaşların bireysel tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmesinin, belediyelerin ise kayıp-kaçak oranlarını düşürecek teknik yatırımları hızlandırmasının önemine işaret ediyor.

Uzun vadede yeni bir su yönetimi anlayışı

Dr. Ufuk Özkan, orta ve uzun vadede ise topyekûn bir su yönetimi dönüşümüne ihtiyaç olduğunu savunuyor. Arazilerin, ani ve şiddetli yağışlar karşısında suyu hızla yüzeyden akıtmak yerine, toprağa sızdıran ve yer altı suyunu besleyen bir yapıya kavuşturulması gerektiğini söylüyor. Bu kapsamda havza ölçeğinde planlamalar, küçük ölçekli su toplama yapıları, yeşil altyapı uygulamaları ve geçirgen yüzeylerin artırılması gibi adımların önem kazandığını ifade ediyor.

Uzman, günü kurtarmak adına yer altı sularının aşırı çekilmesinin de ayrı bir risk olduğuna dikkat çekiyor. Yer altı su seviyelerinin doğal yollarla, özellikle kış ve ilkbahar yağışlarıyla beslenmesi gerektiğini, aşırı çekim durumunda hem çökme riskinin hem de uzun vadeli su açığının büyüyeceğini vurguluyor. İzmir’in önümüzdeki yıllarda daha derin bir kuraklık sarmalına girmemesi için, hem bireysel hem kurumsal düzeyde zaman kaybetmeden önlem alınması gerektiği belirtiliyor.