Çoğunlukla yanlış anlıyoruz 8 Mart’ı.
Mesala dükkanların önünde yazıyor; bir rimel alana diğeri bedava.
Bir çığırtkan avaz avaz bağırıyor; iç çamaşırda damping var damping.
Hoppala!
Sayın siyasetçiler, saygıdeğer başkanlar, sevgili esnafımız 8 Mart, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’dür...
Fark, büyüktür.
Öyküyü bilenler vardır ama bilmeyenler için kısaca anımsatalım.
8 Mart 1857…
New York kentinde büyük bir dokuma fabrikası...
Kadın işçiler uzun iş günleri ve çok düşük ücretler altında ezilir.
Ağır koşullar tahammül sınırını zorlayınca kadınlar greve gitme kararı alır.
Talepleri şöyledir:
“Daha iyi koşullarda çalışmak istiyoruz. 10 saatlik iş günü, eşit işe, eşit ücret talep ediyoruz!”
Grev başlar.
Polisler fabrikaya gelir, arbede çıkar, fabrika kadın işçilerin üzerine kilitlenir. Yangın çıkar, kadınlar kaçamazlar.
129 kadın, yanarak canverir.
Bilindiği üzere, büyük acı ve uyanışın simgesidir 8 Mart.
Dünyada birçok hak, kadınların fabrikalarda yorgunluktan bayıldıkları günlerde çıkan isyanlarla alınmıştır.
Sanayi devriminin temelinde de ucuza çalıştırılan kadın ve çocuk işçilerin isyanları yatar.

Kutlama değil, anma

Bu nedenle ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamak olmaz, ancak anmak mümkündür.
Çiçekle böcekle, süs püs eşyasıyla, ucuz donla emekçi kadınlar günü anılamaz.
Tartışalım, konuşalım, hakkımızı arayalım, gerekirse manifestomuzu yazalım.
Bugün, kadının eşitlik ve hak temelinde eksik kalanlar için sesini yükseltme günüdür.
Eşitsizlik adına ne kadar yarım kalmışlık varsa hesabını yapma günüdür.
Konu mühimdir çünkü çoğu zaman ucu ölen kadınlara, eziyet çektirilen bedenlere varır.

Görünürlük artıyor

İşin gerçeği, büyükşehirlerden taşraya gittiğinizde daha çok karşınıza çıkıyor.
Çoçuk, ev, yokluk, yoksunlukla boğuşan milyonlarca kadın.
Ya baba, ya koca elinde yönetilen hayatlar.
Taciz, tecavüz, şiddet cabası.
Modern, özgür yaşam tarzı ve dirayetli kadınlarıyla tanınan İzmir için de durum farklı değil. Yalnızca kendine güven oluşunca şiddet biraz daha görünür oldu.
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi şiddet konusunda veri alabildiğimiz ender kurumlardan.
19 Aralık 2011 tarihinde açılan kuruma gelen şiddet başvuruları aysbergin görünen yüzü de olsa kentin bir başka gerçekliğini yansıtıyor.
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi’ne
2011 yılı 13 kadın,
2012 457 kadın
2013 668 kadın
2014 724 kadın
2015 681 kadın
2016 566 kadın
2017 492 kadın
2018 646 kadın şiddete karşı korunmak amacıyla başvurdu.
Geçtiğimiz yıl 646 İzmirli kadın yaşadığı şiddete isyan etti.
Başvuruların 74,80’i fiziksel ve cinsel şiddet kaynaklı.
Rakam 2014’den düşük kalsa da 2016 ve 2017’ye göre artışı ortaya koyuyor.
İzmir Barosu bugüne kadar 3 bin 875 kadına hukuksal destek verdi, ücretsiz avukat sağladı.
Yani Türkiye gelişiyor, değişiyor ama bu cephede sonuç kolay değişmiyor.
Aksine evinde rahat yaşamayı erkeğinin lutfu olarak gören kadınların sayısı artıyor.
Konu çok derin ve çok katmanlı!
Katmanın renkli üstü, altında yaşayarak acı çeken, işkence çeken, iş bulamayan, bulsa da başta eşitsizlik yığınla sorun yaşayanlara eğilmek zorunda.
İşte diyorum ki, mesele bu ciddiyetin farkına vararak 8 Mart’ları anmakta, değerlendirmekte.
Bu yıl da olmadı umut hep bir sonraki seneye!..