Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’in, sanat alanında hak ettiği konumda olmadığından yakınıp duruyoruz. Bütçe açısından kıyaslanmayacak boyutlara sahip olmasına karşın, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, Eskişehir Büyükşehir, Eskişehir Tepebaşı, Bursa Nilüfer Belediyeleri’nin ve İstanbul’un bazı ilçelerinin kültür-sanat alanlarındaki performansının gerisinde kalması üzücü.
Tarım alanında başarılı çalışmalara imza atan Aziz Kocaoğlu yönetimi, ne yazık ki sanat alanında öncülük yapacak bir vizyona sahip olduğunu gösteremedi. Her zaman mazeret olarak gösterilen “talep yok” önermesinin geçerli olmadığını düşünüyorum. Talep artışının arzla doğrudan orantılı olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde. Ayrıca, son yıllarda hızla artan göçler sonucu kentin aydın nüfusundaki artışın, bu alanda ciddi bir talep yarattığını görmezlikten gelemeyiz.
Kentin sanat altyapısının en önemli yapısı olan ve kente efsane başkan Ahmet Priştina’nın kazandırdığı Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) ve Karşıyaka Belediyesi’nin Hikmet Şimşek Sanat Merkezi dışında çağdaş anlamda bir sahneye sahip olmayan İzmir’in yeni bir tiyatro salonuna ihtiyacı var. Devlet Tiyatroları’nın yeni tiyatrosunun yakında açılacağını duyuyoruz. Kocaoğlu da Opera projesinin hazır olduğunu ve yeni bir tiyatro binasının yapılacağını söylüyor. Ama, bu projenin çağdaş tiyatronun ihtiyaçlarına cevap verebilir nitelikte olup olmadığını, hangi tiyatroculara danışılarak hazırlandığını bilemiyoruz.
Elbette, yeni mekanlara ihtiyaç var, ama bu yapıları yönetecek kadrolar ve bu mekanların içinde hangi işlevlerin yer alacağı, fiziki yapılar kadar önemli. İzmir gibi bir kentin hala -yıllar öncesinden bu konuda Belediye Meclisi’nin aldığı bir karar olmasına karşın- İzmir Şehir Tiyatrosu’nu kurmamış olması nasıl açıklanabilir? İzmir bir Çağdaş Sanat Müzesi’ni, Sinema Müzesi’ni hak etmiyor mu? Farklı sanat displinlerinde yarışmalar açmak, kentin ‘sanat politikası’nının Danışma Kurulları tarafından belirlenmesini sağlamak çok mu zor?
Yaklaşan yerel seçimlerin, İzmir’in kültür-sanat potansiyelini değerlendirecek, ‘yaratıcı ekonomi’nin bir kente kazandıracağı fırsatların farkında olan, atılımcı, sanatsever bir başkan kazandırmasını beklerken, her şeye rağmen İzmir’de varolan güzel şeylere değinmek istiyorum.
Son bir ay içinde, Ege Perla içindeki Toy İzmir’de ve TAKSAV’ın farklı mekanlarda düzenlediği Tiyatro Festivali’nde birbirinden güzel oyunlar izledik. Toy İzmir’de İstanbul’un bağımsız tiyatrolarından D22’nin “Hakikat, Elbet Bir Gün”, Galata Perform’un “Yüzyılın Evi” ve TAKSAV Tiyatro Festivali’nde İkinci Kat’ın “Işıltılı Haşereler”ı. Geride bırakmak üzere olduğumuz yılın en önemli oyunları arasındaydı üçü de... İzmir’in bağımsız tiyatroları da güzel oyunlar sunuyor. Yarın akşam, Karşıyaka Çarşı Kültür’de Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu’nun “Benden Selam Söyle Anadolu’ya”, Cumartesi akşamı da İzmir Sanat’da İzmir Halk Tiyatrosu’nun “Bir Picasso Lütfen” oyunlarını izleyeceğim.
Müzik alanında da, AASSM’deki bir etkinlikten söz etmek istiyorum. Üç usta sanatçı, Güvenç Dağüstün, Burçin Büke ve Dilek Türkan’ın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 70. Yıldönümü nedeniyle ESİAD ve AB Türkiye delegasyonu tarafından düzenlenen gecedeki “Şair Şarkıları” dinletisini izleyen davetliler çok şanslıydı. Umarım, yinelenir… Yarın akşam da AKM’de güzel bir konser var: Ayşe Deniz Gökçin’in “Beethoven’den Rock’a”. Kaçırmamanızı öneririm.
Bu etkinliklerin hiçbirinde Büyükşehir’in imzası yoktu. Ama, gerçekleştirdiği güzel işlerden birine değinmek istiyorum. Seçici Kurulu’nda görev aldığım, İzmir Belediyesi’ni n 150. Yılı nedeniyle düzenlenen “İzmir’in 150 Yıllık Tarihine Genç Bakış” Yarışması”nda genç kuşakların yerel tarihlerine sahip çıkmalarını görmek heyecan vericiydi. Farklı disiplinlerden değerli öğretim üyeleri ile birlikte yaptığımız değerlendirmede, Onur Keretli, Bartu Kıray, Serkan Emre Erçakır’ın “Bekle Beni İzmir Sana Geliyorum” adlı filmi 14-18 yaş kategorisinde; Karaburun Gençlik Konseyi üyeleri Goncagül Karaağaç Ekici, Gözde Karahan, Meltem Güme, Dilşah Fırat’ın “Karaburun Keçileri” adlı çalışması da 19-24 yaş kategorisinde Birincilik Ödüllerinin sahipleri oldular (Mansiyonlardan söz etmeye yerim kalmadı ne yazık ki). İzmirli gençlerin yaratıcı potansiyelini ortaya koyan bu ‘açık anlatım’ yarışmasının en güzel yanı, gençlere kendilerini en iyi ifade edebildikleri ortamı seçme olanağı sağlamasıydı.