KÜLTÜR SANAT

İzmir Ulucak Höyüğü'nden 8 bin yıllık sır: Bereket ritüeli için yapılan heykelcikler gün yüzüne çıktı

İzmir'in Kemalpaşa ilçesindeki 8 bin 850 yıllık Ulucak Höyüğü, arkeoloji dünyasını heyecanlandıran yeni bir keşfe sahne oldu. Neolitik döneme ait bir yapının içinde, bolluk ve bereket ritüellerinde kullanıldığı düşünülen, 3'ü kadın 2'si erkek olmak üzere 5 adet kil heykelcik bulundu. 8 bin yıllık bu minyatür figürinler, o dönemin sosyal yapısı ve inanç dünyasına dair paha biçilmez ipuçları sunuyor.

Abone Ol

Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan ve İzmir'in ilk köyü olarak kabul edilen 8 bin 850 yıllık Ulucak Höyüğü, her kazma vuruşunda insanlık tarihinin gizemli sayfalarını aralamaya devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi'nin destekleriyle sürdürülen kazı çalışmalarında, bu yıl arkeoloji dünyası için büyük önem taşıyan bir buluntu grubuna ulaşıldı. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Özlem Çevik başkanlığında yürütülen kazılarda, Neolitik döneme tarihlenen bir yapı içerisinde, kilden yapılmış tam 5 adet insan heykelciği (figürin) bulundu. Bu keşif, yaklaşık 8 bin yıl önce bu topraklarda yaşayan insanların inanç sistemleri, sosyal yapıları ve sanatsal üretimleri hakkında yeni ve heyecan verici bilgiler sunuyor.

Kurutulmak üzere direğe asılmışlardı

Kazı Başkanı Prof. Dr. Özlem Çevik, bulunan 5 heykelciğin hepsinin bir arada, bir yapı içerisindeki dolgu toprağında ortaya çıkarıldığını belirtti. Bu durumun, heykelciklerin kullanım şekline dair önemli bir ipucu verdiğini söyleyen Çevik, "Heykelcikler binanın tabanında değil, tabanın üzerindeki dolgu içerisinde bulundu. Bu da bize, o dönemde bu heykelciklerin, yapım aşamasından sonra kurutulmak üzere bir direğe asılmış olabileceğini düşündürüyor. Hatta figürinlerden birinin pişirilmemiş, yani fırınlanmamış şekilde ele geçmesi ve sonradan yapıda çıkan bir yangınla sertleşmiş olması bu teorimizi güçlendiriyor," dedi. Eserlerin yaşını nasıl tespit ettiklerini de açıklayan Prof. Dr. Çevik, "Daha önceki kazılarda ortaya çıkardığımız aynı yapıya ait bölümlerden aldığımız örneklerle yaptığımız radyo karbon testleri, bu binanın M.Ö. 6005-5840 yılları arasına tarihlendiğini gösteriyor. Dolayısıyla bu heykelcikler de yaklaşık 8 bin yıllık paha biçilmez eserlerdir," diye konuştu.

Bolluk, bereket ve geçiş ritüellerinin sembolleri

Peki, günümüzden 8 bin yıl önce yaşayan insanlar, bu küçük heykelcikleri neden ve nasıl kullanıyordu? Prof. Dr. Özlem Çevik, bulunan figürinlerin 3'ünün kadın, 2'sinin ise erkek olarak betimlendiğini ve aralarında boyut farklılıkları olduğunu söyledi. Özellikle kadın figürlerinden birinin göğüslerini tutar şekilde tasvir edilmesinin, doğurganlık ve bereketle olan ilişkisine işaret ettiğini belirten Çevik, "Boyutlarının 3 ile 10 santim arasında değişmesi, muhtemelen farklı yaş gruplarını temsil ettiklerini gösteriyor. Bu da bize o dönemdeki topluluk içinde sosyal konumun, bireylerin yaşına ve cinsiyetine göre değiştiğini anlatıyor. Daha önceki kazılarda bu kadar küçük boyutlu heykelciklere rastlamamıştık. Bu antropomorfik (insan biçimli) figürinlerin, hane halkıyla ilişkili konutlarda, bolluk, bereket ve doğum, ölüm gibi geçiş ritüellerinde kullanıldığını düşünüyoruz," ifadelerini kullandı.

Bu küçük heykeller, Neolitik insanın soyut düşünce dünyasına ve inanç sistemine açılan birer pencere niteliği taşıyor.

1150 yıl kesintisiz yaşamın merkezi

Ulucak Höyüğü'nü özel kılan en önemli özelliklerden biri de, 1150 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde iskan edilmiş olması. Prof. Dr. Özlem Çevik, Ulucak'ın bu özelliğiyle, Neolitik dönemde bölgenin en önemli merkezlerinden biri olduğunu vurguluyor.

2009 yılından bu yana kazı başkanlığını yürüttüğü höyükte her yıl yeni ve şaşırtıcı buluntularla karşılaştıklarını belirten Çevik, bu son keşfin de höyüğün önemini bir kez daha kanıtladığını söyledi. Bulunan bu 8 bin yıllık figürinler, konservasyon ve belgeleme çalışmalarının ardından, ait oldukları topraklarda, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenerek binlerce yıl sonra yeniden insanlarla buluşacak ve geçmişin sırlarını geleceğe fısıldamaya devam edecek.