İstanbul’da yaşayanların İzmir nostaljisini iyi bilirim. Daha üç yıl öncesine kadar, ben de onlardan biriydim çünkü. Kentin trafiğinden, kaotik yaşamından kaçıp kurtulma arzusu aydın kesimin ortak paydası olmuştur, özellikle AKP iktidarının son on yılı içinde. Kısıtlanan yaşam tarzının, yeşile özlemin doğurduğu bir kaçış…

Üç gün sonra, İstanbullular bir seçim yapacaklar. Karamsarlık, umutsuzluk zincirlerinden kurtulup, yaşama yeniden sarılacaklar. Ekrem İmamoğlu’nun zaferi, yalnızca İstanbullular için değil, tüm Türkiye için bir umut olacak. Bu Pazar, oy kullanma olanağına sahip olanlarımız İstanbul’a gidecek, olmayanların ise kalpleri İstanbul’da atacak…

İzmir nostaljisi, yalnızca İstanbul'dan Ege, Akdeniz kentlerine kaçan ve İstanbul’un eski günlerini, görkemli kültürel yaşamını özleyen insanlara ait bir duygu değil; İzmirlilerin de bu nostalji ile yaşadıklarını biliyorum. Sahilleri kendi mülkü gibi gören mafya özentilerinin, ali kıran baş kesen inşaat ağalarının, görgüsüz işletmecilerin olmadığı eski güzel günlerin nostaljisi… Sanatın gündelik yaşamın bir parçası olduğu, çok kültürlü bir İzmir yaşamı nostaljisi…

Yeni belediye başkanlarımızın –özellikle, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in – bu nostaljnin farkında olduklarına ve İzmir’in kültürel ve sanatsal yaşamına olumlu katkılar sağlayacaklarına inanıyorum. İzmir’de yaşayanların sanatla çok yoğun bir ilişki içinde olduğunu söyleyemem. Bu ihtiyacı dile getirdiğinizde, “İzmirli bunu istemez. Onların esas ilgi alanı gastronomidir” gibisinden saçma sapan savunmalarla karşılaşırsınız. Oysa, sosyal ihtiyaçlar kendiliğinden ortaya çıkmaz; bilgi, birikim, alışkanlık gerektirir. Bunları sağlamak da kamunun görevidir. Siyasetçinin “Halka soralım, ne isterlerse onu verelim” anlayışının sanat alanlarında hiçbir karşılığı yoktur.

Yeni başkanımızın, İzmir’in sanat yaşamına yeni kurumlar (Şehir Tiyatroları, yeni müzeler, festivaller) kazandırmak niyetinde olduğunu kendi açıklamalarından biliyoruz ve bekliyoruz… İzmir Şehir Tiyatroları gibi, Belediye Meclisi kararı olmasına ve Prof. Özdemir Nutku tarafından kuruluş hazırlıkları tamamlanmış olmasına karşın, yıllardır sürüncemede kalan bu konunun bir an önce ele alınması ve ortak akılla bir sonuca gidilmesini bekliyor İzmirliler. İzmir’in bağımsız tiyatroları ise kaygıyla bekliyorlar, bu süreçten dışlanma endişesiyle…

İzmir’deki sanatsal etkinlik ‘arz’ının son yıllarda bir hareketlenme içine girdiğini ve ‘talep’in de doğru orantıda arttığını gözlemleyebiliyoruz. Kamu kurumlarından çok, bağımsız kurumların, insiyatiflerin çabalarının sonucu bu… Sonuçta, İstanbul ile kıyaslanacak boyutlarda olmasa da, İzmir’in sanat yaşamında güzel şeyler oluyor. İstanbul tiyatroları, İzmir seyircisini yaz boyu yalnız bırakmıyor. Kültürpark Açıkhava’yı dolduran seyircilerden “Bir Yaz Gecesi Rüyası” ile tam not alan, başta Levent Üzümcü, Arda Aydın Biraderler Yapım”ı kutlarken, Üzümcü’nün bu akşam Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda Cengiz Toraman’ın yazıp yönettiği tek kişilik oyun “Anlatılan Senin Hikayendir” ile İzmir seyircisi ile yeniden buluşacağını hatırlatmak isterim.

İKSEV’in düzenlediği “33. Uluslararası İzmir Müzik Festivali” kapsamında, Adnan Saygıun’da izlediğimiz Ana Lins’in “Portucalis” dinletisi, fado tutkunlarını tatmin etmese de, Elhamra’da metin yazarı Zeynep Oral ve yönetmen Selçuk Metin’in sunumuyla izlediğimiz İKSV yapımı “Leyla Gencer, La Diva Turca” belgeseli etkileyiciydi. Festival, 25 Haziran’da Efes, Celsus Kütüphanesi’nde gerçekleşecek “Celsus’da İtalyan Esintileri” konseri ile sürecek, Temmuz 1’de Saygun’da, Liang Zhang yönetiminde Şangay Filarmoni ve Fazıl Say konseri ile sona erecek.

Son iki hafta içinde, İzmir Sanat’ta iki önemli etkinliğe katıldım. Biri, Kıyı Ege ve Ege Tiyatrolar Birliği’nin “Özdemir Nutku Tiyatro Ödülleri” töreni, diğeri ise, Kültürpark Platformu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte düzenlediği “Kültürpark’ın Geleceği” konulu arama konferansı (gelecek yazımda ayrıntılı değinmek istiyorum bu konuya). Bu yıl, Haydar Ergülen’in yönetmenliğinde dördüncüsü gerçekleşen “İzmir Edebiyat Festivali”, Murathan Mungan’ın ders niteliğindeki konuşması ile açıldı. Katılımın azlığı üzücüydü. Kanımca nedeni, etkili bir tanıtım yapılamamış olmasıydı… Festival, bu akşam, Adnan Saygun’da “Yarına Davet, Nazım Hikmet” etkinliği (Yetkin Dikinciler, İklim Tamkan, Senem Demircioğlu’nun sunacağı müzikal bir şiir dinletisi) ile sürecek. Yarına ilişkin umutlarımızı tazelemek için güzel bir fırsat…