Bundan 15 yıl kadar önce ajans sahibi bir arkadaşımızın yaşadığı bir olay vardı. Arkadaşımız genç yaşına rağmen oldukça başarılı işlere imza atan bir ajansı yönetiyordu. Bir gün İzmir merkezli firmalardan biri Çeşme'de yapacağı tanıtım toplantısının organizasyonu için fiyat talep etti. Arkadaşımız firmanın tüm isteklerini göz önünde bulundurarak fiyat teklifini hazırladı. Geçmiş gün, rakamı hatırlamıyorum. Hadi şöyle diyelim; dört başı mamur bir organizasyon için 10 birim istedi. Fiyatı düşük bulan firma, bu düşük fiyatla başarılı bir iş çıkarılamayacağını düşünerek aynı işi 30 birim fiyatla İstanbul merkezli bir ajansa verdi.

Ajans, İstanbul'da afili ismi olan bir ajans olunca işi mükemmel yapacağı düşünüldü sanırım. Ama işi bu ajansa veren akıllı İzmirli firma şunu atlamıştı; İstanbullu ajans 30 birim fiyata aldığı işi yaptırmak için İzmir'den bir taşeron ajans kullanacaktı. Ve şu işe bakın ki İstanbullu firma İzmir'deki bir sürü ajans içinden müşteriye 10 birim fiyat veren ajansı seçti. Arkadaşımız yine 10 birim fiyata organizasyonu gerçekleştirdi. Ama müşteri İstanbullu ajansa 30 birim ödedi. Tanıtımı yapan müşteri, işini İstanbullu ajansa yaptırmanın huzurunu yaşadı, 20 birim fazla ödeme yaptığını bilmeden...

***

Kültür ve sanata destek olmak için kurumların birbiriyle yarıştığı! İzmir'den bir garabet hikaye daha size... 18 Ekim'de vizyona girecek olan Fırtına Murat Bir İzmir Polisiyesi filminin oyuncularından, oyuncu ve yönetmen Mustafa Yılmaz'dan dinledim hikayeyi. Mustafa Yılmaz, uzun bir süre sanat yaşamını İzmir'de sürdürmek için direndikten sonra İzmirli kurum ve kuruluşların sanata 'destek' yarışından başı döndüğü için İstanbul'a kaçan bir isim. Mustafa Yılmaz bugüne kadar birçok başarılı işe imza attı. Yılmaz'ın bugüne kadar neler yaptığını pazartesi günü gazetemizde yayınlanacak olan röportajdan okuyabilirsiniz. Biz şimdi konumuza dönelim. Metropol belediyelerimizden biri bir gün yapmayı planladığı bir etkinlik için firmalardan teklif almaya başlamış. Hem İzmir'de hem İstanbul'da şirketi olan Yılmaz, İzmir'deki firması adına 7 bin 500 TL, İstanbul'daki firması adına da 30 bin TL olmak üzere iki farklı teklifle işe talip olmuş. Bir süre sonra belediye Yılmaz'ın İstanbul'daki şirketine tekliflerinin kabul edildiği bildirmiş. Yılmaz da prosedürleri tamamlamak için belediyenin yolunu tutmuş. Onu belediyede gören yetkili, verdiği teklifin sonucunu öğrenmeye geldiğini düşünerek, 'Mustafacığım maalesef işi İstanbul'dan bir firma aldı' demiş. Yılmaz da, 'Tamam işte o firma da benim. Sözleşmeleri imzalamaya geldim' diye durumu açıklamış.

Özetle bu belediyemiz aynı işi 7 bin 500 TL'ye yaptırmak varken, sanırım daha afili iş çıkaracağını düşündüğü İstanbullu firmaya 30 bin TL ödemeye razı olmuş. Sonuç mu? İzmir'deki ekibiyle işi yapan Yılmaz İstanbul'daki firmasından faturayı kesip tahsilatını yapmış.

İzmir'deki kurumların, kuruluşların ve erk sahiplerinin bu zihniyeti değişmediği sürece ne İzmir ne de İzmirliler bir yere varamayacak. Siz istediğiniz kadar İzmir'in kültür sanat başkenti olduğunu düşünün. Bu şehirde kültür sanat üretenler bunu yemiyorlar!