İzmir tarih boyunca bir liman kenti olarak ticaretin merkezinde olmasına karşılık pek bu alanda araştırması yapılmamıştır. Belki de kentin kimliğinin şekillenmesinde liman ve ticaret başat rol oynamıştır.

Bu alanda yapılan araştırmalar ve yayınlar ilginçtir çok kısıtlıdır. Yine çok ilginçtir bu alanla ilgili yapılan az sayıdaki çalışma ve yayınlar yurt dışı kaynaklıdır. Elena Frangakis-Syrett’in Türkçeye de çevrilen “Commerce of Smyrna (Atina 1992) in the eighteenth century 1700-1820/18. Yüzyıl’da İzmir’de Ticaret (2006)”, Malte Fuhrmann’ın henüz Türkçeye çevrilmeyen “Der Traum vom deutschen Orient, 2006/Almanların Doğu Rüyası” ve Daniel Goffman’ın Türkçeye “İzmir ve Levanten Dünya 1550-1650” adıyla 1995’te çevrilen “Izmir and Levantine World 1550-1650, 1990” adlı kitaplar bu tür yayınlar arasındadır.

Elimizde İzmir’i ticaret ve iktisat tarihi açısından ele alan değerli bir çalışma bulunmaktadır: “Smyrna’dan İzmir’e Finansın ve Bankacılığın Gelişimi, İstanbul 2022.(ISBN 978-605-7642-22-6 / Elektronik). Türkiye Bankalar Birliği tarafından elektronik ortamda yayınlanan kitap birliğin web sayfasında yer almaktadır.

Bu bağlamda bakıldığında ticari ve liman yüzüyle kendisinden söz ettiren bir kent için önemli bir eksiği kapatan bu kitabın yazarı Tolga Genç’tir.

TOLGA GENÇ KİMDİR?

Lise öğrenimini Bornova Anadolu Lisesi’nde tamamlayan Tolga Genç, ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden mezun olmuştur. Bankacılık sektörünün Genel Müdürlük, Bölge Müdürlüğü ve Şube kademelerinde 16 yıl çalışmıştır. En son şube müdürü olarak görev yapmakta iken Finans-Bankacılık alanında Kadir Has Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Halen aynı üniversite ve bölümde doktora çalışmalarına devam etmektedir. 2017 Şubat ayından itibaren İzmir Ekonomi Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Muhasebe ve Vergi Uygulamaları, Dış Ticaret ve Bankacılık Sigortacılık Programları’nda yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

SYMRNA'DAN İZMİR'E

Sayın Genç çalışmasını temellendiren şu ifadelere yer vermektedir, “Bu kitapta, kuruluşundan itibaren günümüze kadar İzmir kentinin içinde bulunduğu siyasi ya da ekonomik organizasyon, kentin tarih boyunca gelişimini olumlu ya da olumsuz etkileyen başlıca kişiler ya da olaylar, ticaretinde ve sosyal yapısında meydana gelen değişiklikler, kenti doğrudan etkileyen kurumsal ve altyapısal düzenlemeler ile bütün bunların ekonomik, finansal, sosyal sonuçları incelenmeye çalışılmıştır.

Dört bölümden oluşan kitapta, birinci bölüm, “İlk Çağ’dan 17. Yüzyıl Sonuna Kadar Olan Dönem”; ikinci bölüm “16. Yüzyıl Sonundan II. Meşrutiyet’e Kadar Olan Dönem”; üçüncü bölüm, “II. Meşrutiyet Sonrası Dönem” ve dördüncü bölüm ise kitabın ana konusu olan, Tarihin İçinde Finansal Sistem” başlıklarından oluşmaktadır.

Yazar, kitabın son bölümünde ayrıntılı olarak yer verdiği kentin finansal ve bankacılık gelişimini ele aldığı dördüncü bölüm için şu açıklamayı yapmaktadır, “Dördüncü bölümde ilk üç bölümde bahsedilen tarihsel ve ekonomik gelişmelerin arka planında olan finansal sistemin gelişiminden bahsedilmektedir. İlk olarak devlet organizasyonlarının ve maliyenin tarihsel gelişimine değinilirken, ardından İzmir’in tarihinde toplamda yaklaşık iki bin yıllık bir egemenliğe sahip olan Roma ve Osmanlı toplum yapılanmaları ile vergilendirme sistemlerine yer verilmiştir. Daha sonra sikkelerin tarihçesi ile finansal araçların İzmir ticaretine yansımaları incelenmiştir. Ticaretin yükselişte olduğu özellikle 19. yüzyıldan itibaren, önce Osmanlı sonra da Cumhuriyet döneminde finansın kurumsallaşması konularına da detaylı bir şekilde değinilmiştir.” Benim geçen haftalarda İsveçliler başlıklı yazımda sözünü ettiğim İzmir’de ve dolayısıyla Türkiye’de kurulan ilk banka olan ve İzmir’deki İsveç Konsolosu Dankelman’ın himayesi altında bir araya gelen sermaye sahipleri 1842 yılında “Bank of Smyrnaadıyla kurulan banka ile ilgili ayrıntılı bilgiler de yer almaktadır bu bölümde.

SONUÇ BÖLÜMÜNDE

Yazar sonuç bölümünde kentin sahip olduğu tarihsel önemi üzerinde durur, geçmiş ve günümüz arasında karşılaştırmalı bir değerlendirme yaparak; geleceğe ilişkin vizyonunun ne olması gerektiğine vurgu yapar: “17. yüzyılda 17 ülkenin konsolosluğunun bulunduğu İzmir’de günümüzde sadece 7 ülkenin konsolosluğunun faaliyet gösterdiği gerçeğidir. Yine 17. yüzyılda İzmir birçok Avrupalı gezginin detaylarıyla eserlerinde anlattığı bir kenttir.

Ülkenin zengin kültürel mirası, uluslararası sergi ve fuarlar Türkiye’nin üstün yönlerini oluştururken, güvenlik, sağlık, hijyen ve doğal kaynakların korunması ise genelde zayıf yönleri olarak gösterilmektedir. İzmir her ne kadar deniz, sağlık, kültür turizminde önemli yerlerden birisi olsa da kentin potansiyelinden yeteri kadar faydalanıldığı söylenemez. Bu yörenin doğal ve tarihi zenginliklerinden yararlanmanın yanı sıra dünyadaki örneklere bakıldığında gastronomi turizmi, ekolojik turizm, spor turizmi gibi daha birçok alanda yapılacak çok şey olduğu görülmektedir.

Ancak yazarın şu cümlesi bizim İzmir tarihini anlamamız/kavramamız açısından sorunlu bir cümledir: …Örneğin İzmir 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın merkezi yönetim baskınlığını göz ardı edebilmiş ve Levant’ın en büyük ihraç limanı olarak ortaya çıkmıştır…” Bu cümleden sanki İzmir kenti 17. yüzyıl başlarında küçük kıyı kasabasından 19. yüzyıl sonunda dünyanın en büyük 51. liman kenti olmasını İzmirlilerin iradesiyle almıştır, gibi bir anlam çıkmaktadır ki bu doğru değildir. Bu süreçte Batı Avrupa merkantilizminin, sömürgeciliğinin ve Avrupa merkezciliğinin etkisini göz ardı etmek bizi yanılgıya düşürür. Hele bir de Orhan Kurmuş’un “Emperyalizm’in Türkiye’ye Girişi” gibi öncü bir yapıtı ortada dururken…

Yazar kitabın sonuna oldukça ayrıntılı bir bibliyografik bilgi içeren bir bölüm de eklemiş. Burada yararlandığı veya incelediği kitapların künyelerini vererek içerikleri hakkında da kısa kısa bilgiler aktararak okuyucu için yararlanabileceği bir bölüm açmıştır.

Yazarın şu dileğine elbette katılırım; “Bu kitabın günümüz ve gelecekteki muhtemel şartları içinde bu kadim kentin geleceğine ışık tutması ümidiyle…” Kitabın kâğıt baskısını görmek de benim dileğim olsun…