“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır.

Ben umudumu hiçbir zaman yitirmedim”-ATATÜRK

Sunay Akın anlatıyor; “Birinci Dünya Savaşı’nın en hararetli günleridir. Tarih; 28 Mayıs 1915’tir. İngiliz denizaltı Kaptanı Nasmith’in gördüğü vapur, Silivri açıklarında seyretmektedir. Vapuru torpilleyerek batıracaktır Nasmith. Denizaltı sessizce yaklaşır, yüzbaşı ateş emrini verir. Vapurun güvertesindekiler yaklaşmakta olan torpidoyu gördüklerinde artık çok geçtir. Vurulan vapur ağır ağır sulara gömülür. Çanakkale’ye yardım götüren o Türk vapuru battığı yerden çıkartılır, Haliç’e taşınır, tamir edilir. Vapurun adı, 'Bandırma'dır!

Ve 16 Mayıs 1919’da 'Bandırma', Kız Kulesi’nin açıklarında-bir milleti batmaktan kurtaracak olan-yolcularını beklemektedir. Umudu taşıyacak gemidir artık o!

***

Mustafa Kemal, yolculuktan bir gün önce akşam yemeği hazırlamasını istedi kardeşi Makbule’den. Sabah yola çıkacağını öğrenen annesi Zübeyde Hanım fenalaştı, doktor çağırdılar. Sabaha kadar annesini teselli etti. Paşa da, annesi ve kardeşiyle birlikte geçirdiği son gecesi olabileceği düşüncesiyle karşıladı sabahı. Ama yine de, 'ülkü ve inanç dolu bir kafa'yla sarıldı annesine, kardeşine! Uğruna ailesini bile feda ettiği bağımsızlık aşkı bekliyordu onu... Zincirleri sevemezdi, emperyalizme teslim olan saraya asla biat edemezdi!..

***

Şişli'deki evin kapısında anne evladının alnından öptü. Vedalaştı, helâlliğini aldı 38 yaşındaki Kemâl Paşa! Bağımsızlık aşkına "anaevinden Anadolu yaylasına" uğurlanıyordu Mustafa Kemal! Bandırma'daki yol arkadaşları, Milli Mücadele’nin ilk kıvılcımını çakanlardı!.. Marmara’yı düşman zırhlıları arasında İstanbul'u terk ederken, arkadaşlarına şöyle hitap etti;
"Bunlar yalnız demire, silah kuvvetine dayanırlar. Hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ülkü dolu iman ve kafa götürüyoruz!"

***
Çok önceden belirli rotası; Samsun'du “Bandırma”nın. İnebolu, Sinop’tan sonra Samsun İskelesi’nin açığında demirledi. Arkadaşlarıyla bir sandala binen Mustafa Kemal, saat 08.00’de karaya çıktı. Tarih; 1919 yılının 19 Mayıs günüydü! Yine Sunay Akın’layız: “Paşa, Samsun sokaklarında bir duvarın dibine çökmüş, üstü başı yırtık, postalları patlamış bir er gördü, yanına yaklaştığında genç adamın ağladığını farketti ve sordu: ‘Asker ağlamaz arkadaş, sen niye ağlıyorsun?’ Başını kaldıran er içini çekerek yanıt verdi: ‘Düşman yurdu bastı, hükümet bizi terhis etti, silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanla neyle savaşacağım?’ Omuzlarından tuttuğu eri ayağa kaldırdı ‘Üzülme, gel benimle!’ dedi. Delikanlıyı Samsun’daki askeri depoya götürdü, yeni kıyafetler giydirdi, eline de silah verdi.”

Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in bağımsızlık için savaşacak hayallerindeki ordunun ilk eri, işte bu Anadolu genciydi!.. Samsun da kurtuluş mücadelesinin fitilinin ateşlendiği şehirdi!..

***

Demir çelik ve silaha karşı özgürlük savaşı vermek için Anadolu’ya adım atan özgürlük inancının 100. yılındayız! Yazının bundan sonrası Cahit Külebi dizeleriyle; "Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı/ Selam durdu kayığı, çaparası, takası,/ Selam durdu tayfası./ Bir duman tüterdi bu geminin bacasından/ Bir duman/ Duman değildi bu/ Memleketin uçup giden kaygılarıydı./ Samsun limanına bu gemiden atılan/ Demir değil/ Sarılan anayurda/ Kemal Paşanın kollarıydı./ Selam vererek Anadolu çocuklarına/ Çıkarken yüce komutan/ Karadeniz'in halini görmeliydi./ Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar/ Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa/ Ardından gürleyip giderlerdi/ Erzurum'a kadar..."

***

19 Mayıs 1919, Türkiye Cumhuriyeti’nin özgürlük ateşinin yakıldığı, tarihin akışının değiştiği gündür. Atatürk’ün de 'İşte benim doğum tarihim' dediği gündür! Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa; iyi ki doğdun! Yüreğimizde sakladık bu ülke uğruna canını veren bütün şehitlerimizi!..