Her sonbahar gelişinde sarı sarı yapraklar uçuşup çevremize düşerken, ben Yıldırım Gürses’in “Sonbahar Rüzgarları” şarkısı ile coşar, değişik bir duygu patlaması eşliğinde hep Atatürk’ü yaşarım, yaşatırım… Ne güzel bir bestedir o: “Düşen bir yaprak görürsen/ Beni hatırla demiştin/ Her sonbahar gelişinde/ Sarı sarı yapraklarla/ Kuru dallar arasında / Sen gelirsin aklıma”

Geçen hafta, 10 Kasım’ da, işte böyle duygularla Atamı anarak etrafa savrulup, duygu seli yaşadım… Evet, her 10 Kasım da ben hep böyleyimdir: Ama, son 10 Kasım’da Türkiye’mizde, vatan topraklarımızda misli görülmemiş bir şekilde Atamızı andık…

***

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır..”

Gerçekten yiğidi bol, sevdalısı bol olan bu cennet vatanımızın bayramları da boldur. İşte 23 Nisan…19 Mayıs…30 Ağustos…9 Eylül, 29 Ekim ve de 10 Kasım… Değerli yakınım Bahar Çalışkan’ın da facebooktan paylaştığı gibi; “23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim bu nedenle bayramdır… Bu bayramları bayram yapan da her 10 Kasım günü yeniden

doğan Atamdır…”

Zaten yukarıdaki unutulmaz dizelerin bulunduğu şiiri, Mehmet Akif Ersoy’un en yakın dostlarından Mithat Cemal Kuntay (1885-1956) yazmıştı. Bu şiirin kokonusu “şehadet” değil, “diriliş”tir… Yobazların da bunu böyle bilmesini istedim!

***

Ben, Ulu Önderimiz Atatürk’ün aramızdan ayrılışından 65 gün önce, yani Eylül 1938’de doğduğum içindir ki, hep hasret yıllarımla merdivenleri tırmanarak 81 yaşıma geldim. Üç torunum, bu bakımdan dedelerinin yaşını hiç unutmaz! Zaten rahmetli annem, babam, dedem, anneannem babaannem de sağlıklarda benim doğum günlerimle, gerçek yaşımı unutmadan, unutturmadan,

aksatmadan bu şekilde hesaplayarak kutlamışlardı…

***

Bu 10 Kasım günü de Türk Gençleri saat 09.05’te siren sesleri ile, Atasını anarken şu anekdotu haykırarak anlamayanlara aktarmayı ihmal etmedi: “Ordu yok dediler, ‘Kurulur’ dedi. ‘para yok’ dediler, ‘Bulunur’ dedi. ‘Düşman çok’ dediler, ‘Yenilir’ dedi.”

Gelecek kuşaklar iyi hatırlasın diye tekrarlamakta yarar var; “Atatürk ne yaptı?” diyenlere karşı milletin ortak sesi şu oldu: “57 yıllık yaşama 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan,3 kitap, 1 ülke, milyonlarca özgür insan, Türk’ün kurtulan gururu. Ve de bir liderden daha fazlası...”

Eh! Daha ne olsun, değil mi?

İşte bunun içindir ki, “Yiğidim, aslanınım burada yatıyor” diyenler Türkiye’nin dört bir yanından Anıtkabir’e koşup gereken cevabı verdi…

***

Ben bu yazımı yazarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, heyeti ile gittiği ABD’de Başkan Trump ile masada sıkı pazarlıkta idi… Hayati görüşme 1 saat 15 dakika sürdü. Rakipleri tarafından azli düşünülen Trump “cadı avı” dediği süreci izlemediğini söyledi. Erdoğan herkesin merakla beklediği mektupları Trump’a teslim ettiğini belirterek görüşmeleri sonucunu özetle şöyle açıkladı: “ABD ile yeni bir sayfa açmaya kararlıyız. Ermenilere ortak komisyon kurma teklifinizi yineliyoruz. Barış Pınarı harekatı ile güvenli hale getirilen yerlere dönüşler başladı. Suriye’ de ilk güvenli bölgeye 1 milyon kişi yerleştirilebilir. Suriye de ibadethaneleri yeniden inşa ediyoruz. Bizim Kürtlerle değil, terör örgütleriyle sorunumuz var.”

Trump ise Kürtlerle yakın işbirliği yaptıklarını, Türkiye’nin Kürt mültecileri evine aldığını söyledi.

Peki gerçekten yeni bir sayfa açıldı mı? Erdoğan istediğini alabildi mi? Mektupları verdi, Feto’yu alabildi mi? Sahamızda S-400’ler mi, F-35’ler mi uçacak? Bu konudaki haberleri diğer sütunlarımızdan takip edebilirsiniz…

***

Ülkemizin içinden geçtiği bu kritik günlerinde siyaset adamı, eski İzmirli Bakan Rıfat Serdaroğlu’da “çoban ateşini” yakmış, hazır olda bekleyenlerden… İktidar kanadının ağzından düşmeyen “Delikanlılık” üzerine özlü bir yazısını Facebook’tan paylaşarak diyor ki; “Devlet adamlığı, deneyim, bilgi, uzmanlığa, bilime saygı, dürüstlük, ekip çalışmasına inanmak ve halkına karşı duyarlı, olmalıdır. Eğer siyasetçide bu özellikler yoksa, delikanlılık-kabadayılık gibi sıfatlara sığınmaya çalışır. Sığınabilir mi? Hayır, mutlaka bir yerleri açıkta kalır!”