Bugünlerde, işsizlik sonrası girdiği bunalım nedenli intihar haberlerini hep beraber,büyük bir acı ile okuyoruz. En son,Gaziantep’te ,bir vatandaşımız iş için başvurduğu belediye binasının önünde maalesef bu eylemi gerçekleştirdi ve kurtarılamadı. Ülkede yaşanan makro ekonomik krizler,bir kısır döngü gibi üretimi o da işgücü istihdamını etkiliyor,dolayısı ile işsizlik oranları artıyor. İşsizlik, ekonomik olduğu kadar sosyopsikolojik de bir parametredir.

Açıklanan istatistiklerde işsizlik oranları yüzde 14.7’yi göstermekte. Genç işsizlerde ise bu oran yüzde 26.1. Gençlerin yetişmeleri için yıllarca destek olmuş ailelerinin hayal kırıklıkları bir tarafa, iyi eğitim almış olmalarına rağmen kişisel ve ulusal ekonomi üzerine artı değer yaratamamanın verdiği tarifsiz üzüntü onları klinik olarak depresyona itiyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, işsiz gençlerin en az yüzde 40’ı, anksiyete bozukluğundan muzdarip ve ebeveynleri de profesyonel psikolojik yardım alma ihtiyacında.

İşsizlik süreci arttıkça yaşanan kaygı ve dışlanma, bireyin yaşamla ve çevresi ile sağlıklı ilişki kuramamasına, çöküntü, mutsuzluk, değersizlik duygularının sarmalında derin bunalımlara sürüklenmesine yol açmaktadır. Kaygı, umutsuzluk, korku, fobi, panik atak, takıntı, saplantı, stres ve depresyon, intihar ile ilişki kurulabilecek kavramlardır.

İşsizliğin,sosyal,ekonomik ve psikolojik etkileri,devam eden süreçte işsiz zamanlarda oluşan özel Yaşam biçimini oluşturmaktadır. Yetersiz sosyal ilişkinin ardından bir gelirin olmamasının getirdiği isteyerek sosyal aktivitelerden kaçış,bazı ruhsal ve fiziksel sonuçlarla yaşam sevincinin yok olmasına yol açmaktadır. İşsiz bireyde,çalışma ortamına gitmediği ilk günlerde duyduğu üzüntü,yerini gelecek endişesi ve kaygısına bırakan bir duygu durum bozukluğuna dönüşmekte, kendini yetersiz hissetmenin verdiği üzüntü ile gerginlikten uykusuzluğa,endişeden depresyona bir çok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Burada,bir işe yaramama düşüncesinin üzerinde hep varolan gelecek kaygısı,umutsuzluk sarmalındaki bazı vakaları, üstesinden gelemedikleri ve profesyonel yardım göremediklerinde ciddi ve kalıcı ruhsal sorunlara doğru sürüklenmelerine yol açmaktadır.

Elbette, intihar sadece toplumsal dinamikler ile ilgili değildir, psikolojik ve biyolojik faktörler de sözkonusudur. Dünya Sağlık Örgütü'nün kayıtlarında,son 50 yılda, başta 15-34 yaş arası genç popülasyon olmak üzere intihar kayıtlarında yüzde 60 artışı belgelemekte.

İşsizliğin, intihar dahil toplumsal maliyetlerinin giderek arttığı ülkemizde,gerek yapısal ekonomik reformlar ile işgücü planlamasının optimum düzeyde yapılması ve gerekse sosyal olarak izole bir şekilde saatlerini digital platformda harcayan/psikodinamik sorunlarla başetmeye çalışan işsiz gençlerimize uygun terapilerin yapılacağı yeni kamusal organizasyon imkanlarını yaratmak konusu aciliyet arzetmektedir.

Sadece Kamu imkanları değil üniversite ve dernekler ölçeğinde de, işsiz yurttaşlarımıza, yeni iş yeteneklerini kazanacakları kursların finansiasyonundan sosyal faaliyet ve hobilere kadar bir çok projelerin kurgulanması yapılabileceği gibi, onları cesaretlendirici ve oluşan psikolojik problemleri için ücretsiz profesyonel yardım alacakları gönüllü çalışmalar, bu kapsamda oluşturulabilir.