Hafta başında Türk siyasetinin önemli isimlerinden ve kadın bakanlarımızdan Işılay Saygın'ı doğup büyüdüğü İzmir'in Buca ilçesinde misli görülmemiş bir törenle ebediyete uğurladık. İlk tören Devlet geleneği olarak İzmir Valiliği önünde gerçekleşmesine rağmen sevgi seli, cenaze namazının kılındığı Muradiye Camii'ne kadar uzandı. Ankara'dan gelen bir yakınımla birlikte Buca'ya gittiğimizde bana söylediği tek söz şu oldu: 'Buca bugünkü şu nüfusu ile il olmak için aday olsa, hemen gerçekleşir!'

Altmış iki yıllık gazeteciliğim süresince Türkiye'nin en genç kadın Belediye Başkanlığı'ndan tutun, tüm siyasi çalışmalarını yakından izlediğim Işılay Saygın'ı bu duygusallık içinde uğurlarken 'yakın gelecekte Buca neden il olmasın?' diye düşünmeden edemedim doğrusu!..

Bu törenler sırasında Buca'da, adeta bir siyaset üssü kurulmuştu! Eski bakanlardan Yaşar Topçu'dan tutun, günümüz siyasetçileri, ilçe belediye başkanlarına kadar herkes orada bir siyasetçinin halka kendisini nasıl sevdirdiğine şahit oldu. Daha doğrusu 'Ne hizmet verirsen elinle, o gelir seninle!' sözünün akademik açıklaması gibi kulaklara küpe oldu.

Evet, 17 yıllık iktidar Partisi Genel Başkanı Erdoğan, yeni siyaset sistemimizde, Başbakanlığı da ortadan kaldırıp tüm yetkileri tek elde topladı ya, inşallah ortağı Bahçeli'ye yaptığı ev ziyaretinde Buca gerçeğini de konuşmuştur!

Bu vesileyle o kalabalıklar arasında görüştüğüm İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Aziz Kocaoğlu, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, İzmir Belediyeler Birliği Başkanı ve eski vekilimiz Cengiz Bulut, Buca Belediye eski Başkanı Cemil Şeboy, Türkiye Futbol Adamları Derneği (TÜRFAD) İzmir Şube Başkanı Bahri Vreskala ile diğer dostlarıma da bu görüşümü ve düşüncelerimi aynen aktardım...

Gerçekten, Buddha' nın yaşamlarımızı aydınlatacak 20 öğretisinden ilki şu: 'Sevgi her şeyin ilacıdır.' Bu sözün genel açılımı da şu olsa gerek; 'Nefretin açtığı yaralar nefretle tedavi edilemez. Ruhta açılan yaraları tedavi edebilecek tek güç sevgidir ve bu, yaşadığımız evrenin en temel kuralıdır.’'

Bunun yaşayan son örneği olarakta sanırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu gösterebiliriz...

Ebediyete uğurladığımız Işılay Saygın' dan, geleceğe hizmet aşkı ile yola çıkardığımız Ekrem İmamoğlu'na kadar verdiğim 'Sevgi her şeyin ilacıdır' reçetesi, iktidar-muhalefet arasındaki göze, kulağa ve de vicdanlara yapılan acımasızca saldırının kanattığı yaralara da şifa olur!

TBMM 1 Ekim' e kadar tatilde... Ben bu yazı için klavyemin başına geçtiğimde termometre 37 dereceyi gösteriyordu. Bugün de Ağustos sıcaklarının etkisi altında kalacağız. Ancak siyasetçiler, tatillerini dinlenmek yerine, kendi bölgelerinde öldürücü sıcaklar altında siyasi çalışmalarla geçiriyor.

İktidar partisi, uzatmalı yerel seçimlerinden aşırı kan kaybederek çıktı; kanama hala devam ediyor. Kan kaybı hayli fazla; Ak Parti nin kurucularından Davutoğlu, Gül ve Ali Babacan partilerinden kopup yeni bir parti için yola çıktılar. Çalışmalarının kokusu yakında ortaya çıkar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sonbaharda karşı hamlesini açıklayacak. Saray'daki pahalı danışmanlarda eski yol arkadaşlarına karşı bakalım nasıl tuzaklar kuracak? Davutoğlu yeni parti ile mi, yoksa 'geri dön' komutu ile Erdoğan'ın yanına mı dönecek. Bekleyip göreceğiz.

Ana muhalefet partisi CHP de uzatmalı yerel seçimleri geride bıraktı. Yerel seçimlerden önemli bir İstanbul zaferi ile çıktı. Bu başarıyı taçlandıran Cumhuriyet Halk Partisi’nin gündeminde 'Danışma Kurulları' var. Tüzük gereği her üç ayda bir yapılan, parti içi meselelerin, ülke gündeminin ve iktidara gidişin yol haritasının konuşulduğu danışma kurulları birçok ilde olduğu gibi İzmir’de de yapılıyor. 30 ilçenin danışma kurulları Temmuz ayının ilk haftasında başladı ve bu ayının ilk haftasında sonlanacak.

Üyeler ve belediye başkanlarının yanı sıra İzmir’in milletvekilleri de bu danışma kurullarında boy gösteriyor. Belki de boyunun uzunluğundan olsa gerek İzmir’in çalışkan milletvekili Atila Sertel’in bazen günde 2-3 danışma kurulunda boy gösterdiğini görüyoruz. Atila Sertel’in yanı sıra Kani Beko, Bedri Serter, Kamil Okyay Sındır, Tacettin Bayır, Mehmet Ali Çelebi gibi diğer milletvekilleri de danışma kurullarına katılmaya gayret gösterdiğini biliyorum.

CHP, üyesinden yönetim kademesine, belediye başkanlarından milletvekillerine iktidar hedefine kilitlenmiş vaziyette. İktidara giden yolun yerelden geçtiğinin bilinciyle bugüne kadar yapılan yanlışları da masaya yatırıyor çözüm önerilerini tartışıyor. Bu danışma kurullarında en çok eleştirilen konulardan biri de son günlerde kamuoyunun gündemini meşgul eden belediye başkanlarının eş-dost-akraba atamaları...

Türkiye siyaseti Eylül ayından itibaren hareketli bir döneme girecek gibi görünüyor. CHP’nin bu yeni döneme şimdiden hazırlanmaya başlaması ve iktidar hedefine kilitlenmesi parti tabanında da çok olumlu karşılanıyor. Bizler de gazeteciler olarak danışma kurullarını takip ettiğimiz gibi burada konuşulanların hayata geçirilip geçirilmeyeceğini de takip edeceğiz.