İş güvencesi, en yalın tanımıyla işçinin işinin güvence altına alınmasıdır. Bu güvence temelde, işçinin çalışmakta olduğu işini koruyabilmesi, işine keyfi olarak son verilmemesi biçiminde kendini gösterir.


İşçi ücreti ile kendisini ve bakmakla yükümlü olduğu kimseleri geçindirecektir. Bu nedenle işçi için ücret her şeyden önemlidir. İşçinin gelirinden (ücretinden) yoksun kalma korkusunun dışında tutulması, hatta keyfi olmayan bir nedenle işsiz kalması halinde, yeni bir iş bulana kadar işsizlik sigortası” ya da “sosyal yardım ödemesi” kanalıyla korunması gerekmektedir.


Esasında iş güvencesi işçi ile işveren arasındaki ilişkinin, her durum ve koşulda sürdürülmesi demek değildir. İş güvencesi ile sağlanması gereken işçinin işine hiçbir biçimde değil; yalnız keyfi olarak son verilmesinin kaldırılması ya da belirli koşul ve durumlarda bu olanağın sınırlandırılmasıdır.


Bu bağlamda, ülkemizin de onayladığı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Hizmet İlişkisine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkındaki 158 sayılı sözleşme ve biraz da Avrupa Birliği'ne katılma sürecinin zorlamasıyla İş Güvencesi'ne ilişkin hükümler, son ve halen uygulanır şekliyle 4857 sayılı İş Yasası’nın 18, 19, 20, 21 ve 22’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre bir işçinin İş Yasası'nın iş güvencesine ilişkin koruyucu hükümlerinden yararlanabilmesi için öncelikle; 1) işçinin çalıştığı işyerindeki toplam işçi sayısının en az 30 olması, 2) böyle bir işyerinde çalışan işçinin işyerindeki kıdeminin en az altı ay olması, 3) iş sözleşmesinin belirli süreli olmaması, gerekmektedir. Buna göre işçi otuz işçiden az işçi çalıştıran küçük ve orta ölçekli işyerlerinde, işçi belirsiz süreli iş sözleşmesi ile en az altı aydan bu yana çalışmakta olsa bile iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır.


Bu koşulları taşıyan ve iş sözleşmesi işverence feshedilen işçilerin fesih bildiriminin kendilerine tebliğinden itibaren 30 gün içinde fesih bildiriminde sebep gösterilmediği ya da gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiasıyla İş Mahkemelerinde dava açmaları gerekmektedir. Mahkeme yapılan yargılama sonunda feshin geçersizliğine karar vermesi durumunda işveren işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. Bunun için işçinin mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 işgünü içinde işverene başvurması gerekecektir.


İşçinin başvurusu üzerine bir ay içinde eski işine başlatılmaması halinde işverenin, feshin kesinleştiği tarihteki emsal işçinin ücretine tazminata esas alınacak diğer ödemeleri de dikkate alarak hesaplanacak tazminata esas ücret üzerinden, boşta geçen 4 aylık sürenin de eklenmesiyle bulunan hizmetine ilişkin kıdem ve ihbar tazminatının yanı sıra mahkeme kararında hüküm altına alınan en az 4 ve en çok 8 aylık iş güvencesi tazminatı ile kararın kesinleşmesine kadar çalıştırmadığı süre içinde en çok 4 aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarını da ödemek zorundadır. Eğer daha önce işten çıkarma sırasında kıdem ve ihbar tazminatı ödemişse bunları ödemesi gerekenlerden mahsup edip farkını ödeyecektir.


Ödememesi halinde işçinin söz konusu haklarının ödenmesi talebiyle İş Mahkemesi'nde dava açması gerekmektedir.