Bu yaz insanlar tatil planlarını kalabalıklardan uzak yerleri seçerek yaptılar. Fiziksel mesafeye dikkat ettiler, hijyene önem verdiler, doğayı temiz tuttular. Pandemiden dolayı kullandıkları maskeleri ve eldivenleri sağa sola atmadılar... Demek isterdim ama diyemiyorum...

İnsanlar, bu yıl doğaya daha fazla özen gösterdi, mangal yaparken dikkat etti. Bu nedenle orman yangınları yaşanmadı... Demek isterdim ama yine diyemiyorum.

Çünkü insanların yeteri kadar fiziksel mesafeye dikkat etmediğini, hijyene önem vermediğini görüyorum. Nereye gitsem çöp yığınlarıyla karşılaşıyorum. Maske atıkları her yerde... Hala doğayı kirlettiğimizde kendi kalemize gol atmış olduğumuzu öğrenemedik.

Bakın, Çöpüne Sahip Çık Vakfı Genel Müdürü Emrah Bilge ne diyor:

- Ürettiğimiz çöpü azaltmak ve çöpü doğru yere atmak tamamen bizim elimizde. Çöpü doğru yere atmanın çözümün aslında son adımı olduğuna özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Asıl önemli olan doğru tüketim alışkanlıkları edinerek, daha satın alma aşamasındayken üreteceğimiz çöp miktarını azaltacak şekilde davranmak.

Böyle bir bilincin yanından bile geçmiyoruz...

Ülke olarak atıklarla ilgili genel bir stratejimiz yok. Farkındalık yaratma ve bilgilendirme konularında çok eksiğiz.

Bunun yanında gösterişte de üzerimize yok.

Tabi balık baştan kokuyor...

Gana'da yıllardır süren cenazeyi müzik eşliğinde dans ederek taşıma geleneğinin Türkiye'de bir beach clup'taki yansımaları, hayli düşündürücü.

Normalde tören Gana'da, 7 kişilik bir ekip tarafından düzenleniyor. Bu kişilere tabutu dans ederek taşımaları için para ödeniyor. Tabut, dans ve müzik eşliğinde gezdiriliyor. Hayatını kaybedenler neşe içinde uğurlanıyor.

Bizde ise bu biraz farklılaşmış durumda... Bin 500 lira verdiğinizde buz dolu bir teknede bir şişe şampanya alabiliyorsunuz. Siyahi dansçılar içkinizi müzik eşliğinde omuzlarında taşıdıkları tekne ile getiriyor. Mekanda günde ortalama 120 kişi böyle şişe açtırıyor. Fiyat içkinin markasına ve kalitesine göre değişiyor.

Yaklaşık 8 milyon kişinin işsiz olduğu, 1.5 milyon kişinin iş aramaktan vazgeçtiği, pek çok insanın asgari ücretle çalıştığı bir ülkede bu paraları verenlerin kişilik yoksunu zavallılar olduklarını düşünüyorum.

Türkiye'nin en büyük sorunu ne işsizlik, ne ekonomideki dar boğaz, ne komşu ülkelerle olan sorunlarımız, ne Akdeniz'deki gerginliktir... Ülkenin en büyük problemi insan kalitesinin yerlerde sürünmesidir... Herkesin birbirine kazık atmak, hakkı olmayan bir noktaya çıkmak ve daha para kazanmak için çaba göstermesidir.

***

Suya Zama verilen tepki

İzmir'de 1 Eylül'den itibaren su zamlanacak. Bu ülkede herhalde özellikle son 10 yılda en alışık olduğumuz şey zam haberi. Her zamma olduğu gibi vatandaş olarak bu zamma da tepki göstermemiz gerekiyor. AKP İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli de öyle yapmış ve zamma tepki göstermiş. Yaptığı açıklamada, “İzmir Aşkıyla suya ikinci zam; tam bir çelişki! Susuz bırakmak, suyu pahalıya satmak, insanın sevdiğine en son yapacağı eziyet. İzmir; su kesintilerine çözüm beklerken, ‘Vur abalıya’ yaklaşımını hak etmiyor. Su sınavı ile eziyet bu" demiş... Tebrik ediyorum... Ama bir yandan da çok merak ediyorum; Başkan Sürekli, diğer zamları da böyle eleştirip, tepki gösteriyor mu?

Mesela petrol üretmeden petrolden kazandığıyla zengin olabilecek bir ülkeyiz. Dünyanın en pahalı petrol ürünlerini Türkiye vatandaşı olarak biz satın alıyoruz. Acaba kendisi yıllar içinde yapılan onlarca zamdan hangisine tepki gösterdi? Diyelim ki petrol ürünleri bugüne kadar 100 kez zamlandı... Bunlardan herhangi birine ses çıkarabilmiş midir? Bebek bezinde sabuna, elektrikten doğalgaza kadar son 10 yılda ülkede zamlanmayan tek bir ürün yok. Başkan Sürekli acaba bu zamlardan hangisine itiraz etti? Yapılan zamlarla ilgili basın toplantısı düzenleyerek, "Bu halkımıza karşı yapılan bir eziyet" dedi mi? Yoksa bu zamları CHP mi yaptı? Yoksa dış mihrakların mı oyunu?

İnsan önce kendini kandırır. Bunun için de vicdanına kulaklarını kapatır.

Ey halkım! Vicdanın sesinden uzaklaşma. Ondan uzaklaşırsan bir gün bakmışsın her şeyden uzaklaşmışsın...