70 milyon dolarınız olsa ne alırdınız? “Çok şey” dediğinizi duyar gibiyim. Dünya üzerindeki her şeye değerini insanoğlu kazandırıyor. Bir masa örtüsünün ne kadara satılacağından bir sanat eserinin fiyatına, bir arabanın ücretinden 1 gram altının değerine kadar her şey bizler tarafından belirleniyor. Ve biz inanıyoruz, alışveriş yaparken gördüklerimizin üzerindeki fiyat etiketlerine. İnandığımız için de ihtiyaçlarımızı, bilgi birikimimiz ve cebimizdeki para yardımı ile ölçüp biçip öyle alıyoruz. Ama bazen ihtiyaç için değil de, yatırım için harcama yapabiliyoruz. Kimimiz gayrimenkul alıyor bunun için, kimimiz değerli taşlar, kimimiz de sanat eseri... Bu kez de yatırım aracımıza ve onun gelecekte bize daha çok kazandıracağına inanıyoruz.

***

Sanat eserlerinin kendisi de sanatçının iç sesine inanmasıyla ortaya çıkıyor. Bu nedenle bir adam kalkıp, 5 bin gün boyunca her gün dijital ortamda bir resim yapıyor, sonra bu 5 bin resmi JPEG formatında tek bir kare haline getiriyor ve onu 69.3 milyon dolara satabiliyor. Bu JPEG resmi alan kişinin inandığı şey ise bundan aylar sonra verdiği paranın katlanarak artması.

Sizin için bu JPEG resim de Mona Lisa tablosu da bir şey ifade etmeyebilir ama onların biricik gerçek halleri, pek çok kişinin hayallerini süslemekte. Sanat eserlerini bu kadar değerli kılan şey farklı ve özgün olmalarıdır. Bu da yaratıcısının kendisine ne denli inandığıyla paraleldir.

***

Can Dostum, 2012 yapımı bir Fransız filmi. Bugüne kadar İngilizce dışında farklı bir dilde en çok seyredilen film olma özelliğine sahip. Filmde, yamaç paraşütü yaparken geçirdiği kaza sonrası felç olan Philippe ve onun 7 gün 24 saat boyunca bakımını üstlenen hapishaneden yeni çıkmış Driss'in gerçek hikayesinin anlatılıyor. Can Dostum, bu inanç kavramı üzerine müthiş sahnelere sahip.

Filmin bir yerinde Philippe ve Driss, bir sanat galerisine girerler. Philippe, uzun süre bir tablolunun karşısında durur ve sonunda tablonun ne kadar olduğunu sorar. Galeri çalışanı kadın, tablonun 30 bin Euro olduğunu ama emin olmadığını belirtir ve fiyatın doğruluğunu öğrenmek için yönetim ofisine gider. Driss, tablonun bu kadar etmeyeceğini düşündüğünü söyler ve hatta resmi aşağılar. Kadın, geri gelip, "Üzgünüm fiyatta yanılmış" dediğinde Driss atılır, bak söylemiştim sana bir hata olduğunu der gibi "Doğru" der. Kadın, "41 bin 500 Euro" dediğinde ve Philippe hiç düşünmeden, "Alıyorum" diye onu yanıtladığında Driss'in gözleri yuvalarından fırlayacak gibi olur ve "Gerçekten mi?" diye sorar.

Biz de pek çok şeye 'gerçekten mi' diye sormuyor muyuz?

Bir arkadaşım bana, "NFT üzerinden biz de para kazabilir miyiz?" diye sordu.

O da Driss gibi sonradan resim yapmaya mı başlayacak bilmiyorum ama "İnanırsan ve çalışırsan bir gün neden olmasın" dedim ona.

Sanat eserlerinin ya da koleksiyon parçalarının özgünlüğü NFT (Non-Fungible Token) ile tescil ediliyor. NFT, kısaca değiştirilemez token anlamına geliyor. Bu tokenlar, kripto para birimlerinin aksine birbirleriyle takas edilemiyor. Nedeni, her değiştirilemez token, dijital para birimlerinin aksine birbirinden farklı. Bu dijital varlıklar, ERC-721 ve ERC-1155 standartlarına göre oluşturuluyorlar.

Evet, inanırsak pek çok şeyi başarabiliriz. Ancak bazı şeyler hariç...

2 + 2'nin 5 olduğuna inansak da bu sonucu değiştirmez.

***

Merkez Bankası Başkanı'nı son 3 yılda 4 kez değiştirerek ekonominin düzeleceğine, faizi indirerek enflasyonun düşeceğine inanmak, gerçeklerle bağdaşmaz. İstanbul Sözleşmesi'ni iptal ederek kadınları koruyabileceğine inanmak, liyakat sistemini yok edip dünyanın sayılı zengin ülkeleri arasına gireceğine inanmak, doğal güzellikleri maden araştırmalarına, JES'lere, HES'lere açarak çevreci olduğuna inanmak, çiftçinin önüne her türlü engeli koyup, her şeyi yurt dışında ithal ederek tarımda lider olduğuna inanmak, ayakta rüya görmekle eş anlamlıdır. Politik inanç, gömleğin yanlış iliklenen en üstteki düğmesi gibidir. Bir kez yanlış iliklendi mi hep yanlış gider. Sonuçta ne mi olur? Bunun için lütfen geçmişe, tarihin sayfalarına bakın.

Ey insanoğlu, unutma inancın kadarsın.