1970’lerden biri zaman yolculuğu yapıp bugüne gelse ve “Çağınızın en önemli gelişmesi nedir?” diye sorsa, ben hiç tereddütsüz internet yanıtını veririm.

İnternet son 30 yılın bana göre en çarpıcı buluşu. İnternetle birlikte hayatımızda öyle çok şey değişti ki, anlatmakla bitmez. İnternet sınırları kaldırıp, deyim yerindeyse dünyayı kişinin ayağına taşıyan bir teknoloji.

İnternetle birlikte hayatımıza giren bir diğer yenilik ise sosyal medya… Youtube’dan Facebook’a, Instagram’dan Twitter’a kadar her gün sayıları artan sosyal medya platformları “iletişimin” yeni modeli.

Ben sosyal medyayı sık kullananlardanım. Özellikle şu pandemi döneminde, sosyal medya birçok kişiyle iletişimde kalmamı, birçok konuda bilgi sahibi olmamı sağlıyor. Üstelik takip ettiğim hesaplar sağ olsun, kötü anlarımda bile beni güldürecek paylaşımlarla moralimi düzeltiyor.

İnternet ve sosyal medya aslında güzel şeyler ama dozunda kullanana!

Özellikle yeni nesil sosyal medyada kullanıcıları için takipçi sayısı, alınan beğeni ve yorumlar adeta oksijen kadar önemli. Gençler daha popüler olmak, dikkat çekmek, beğenilmek, konuşulmak, imrenilmek, onaylanmak için sosyal medyada ne yapacağını şaşırmış durumda.

“Aşırı ilgi açlığı” bazılarının saçma sapan, gereksiz ve hatta kabul edilemez davranışlarda bulunmalarına yol açıyor.

***

Geçtiğimiz günlerde sevdiğim bir hayvansever dostum, Whatsapp’tan bir paylaşım gönderdi.

Genç bir oğlan, sokaktan sahiplendiğini söylediği yavru kedi ile türlü türlü videolar çekip, sosyal medya hesabından paylaşmış.

Diyeceksiniz ki; ne var bunda?

Videonun birinde genç arkadaşımız kedisini aniden havaya atıyor, kedi can havliyle avizeye tutunuyor. Bir başka videoda kollarından çekiştiriyor. Başka bir videoda ağzına süs balığını atıyor ve çıkarıyor.

Bu arada arka planda çalan şarkının sözlerine eşlik ediyor.

Bir paylaşımda ise kedinin ateşi çıktığı için veterinere götürdüğünü anlatıyor. Artık zavallı yavru kedi videolara like (beğeni) gelsin diye perişan edildiği için mi hastalandı bilinmez. Ama can taşıyan hiçbir hayvana; özellikle de daha “bebek” denilebilecek bir cana bu şekilde davranılmayacağı kesin. Süs balığından bahsetmiyorum bile!

Şimdi ona sorsan; “ne var ya ben zarar vermedim kediye, sokaktan kurtardım, mamasını suyunu veriyorum, canı da acımıyor” falan diyecek. Ama işte tüm bu davranışların altında kim bilir ne problemler yatıyor. Aslında aşırı ilgi açlığına yol açan nedenleri psikologların da yakından incelemesi lazım.

Ben, bu paylaşımı yapan kişinin reşit olmama durumuna karşın ismini veya sosyal medya hesabını paylaşmıyorum. Ancak şimdiden başta HAYTAP olmak üzere konuyla ilgili birçok STK’ya şikayet yağdığını biliyorum.

Takip edelim bakalım, bu işin sonu nereye varacak.

***

Menderes için acil çözüm toplantısı

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan Menderes Özdere Bakımevi’ne ait “kanlı” görüntüler büyük tepki topladı.

Üzücü görüntüler üzerine hemen harekete geçen hayvanseverler, İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ile birlikte soluğu ilçede aldı.

Menderes Belediye Başkanı Mustafa Kayalar’ın da katılımıyla, HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder, İzmir Büyükşehir belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Hande Özyoğurtçu Gültekin, Menderes Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Ufuk Çetin, İzmir Büyükşehir belediyesi Veteriner Hekimi Atakan Şener, Menderes Gönüllüsü Dilek Ceylan Dağ bakımevinde inceleme gerçekleştirdi.

Bakımevindeki tadilat çalışmaları, canların durumu ve sosyal medyadaki görüntüler ile ilgili bilgi alan heyet, çözüm önerilerini de paylaşarak bir an evvel gerekli iyileştirme ve düzenlemelerin yapılması için ortak çalışma kararı da aldı.

NELER YAPILIYOR?

Özdere’deki bakımevinde şu an iyileştirme çalışmaları sürüyor. Standart yenileme çalışmalarının yanı sıra bakımevinin içine yağmur ve çamur girmesini önleyici sistem yapılıyor. Yeni bölümler inşa ediliyor ve burası bitene kadar Büyükşehir Belediyesi içinde padoglar bulunan bir karavanı bakımevine getirecek. Ameliyathane yenileniyor. “Sen gelince mutlu oluyorum” billboardları hazırlanarak, bakımevine ziyaret teşvik edilecek.

Öte yandan hayvanların aç olduğu yönündeki şikayetler üzerine depolarda yapılan incelemede, mama stoklarının yeterli olduğu görülmüş.

Esin Önder, “Elbette sosyal medyada gördüğümüz görüntüler asla kabul edilemez. Bu görüntülerin tekrarlanmaması için biz elimizden geleni yapacağız. Başkan Mustafa Kayalar ile bir ay sonra yeniden bir araya gelmek üzere randevulaştık. İzmir Büyükşehir Belediyesi de katkı koyacak. Takipteyiz ve gerekli tüm düzenlemelerin yapıldığından emin olacağız” dedi.

Belediyeden görüntülerle ilgili olarak da şu açıklama geldi:

“Görüntülerdeki kan her operasyondan sonra olabilecek komplikasyonlardandır. Bundan böyle daha dikkatli olunması konusunda ekiplerimiz uyarılmıştır. Kanama, enjeksiyon sonucu olup, şu anda can dostumuz sağlıklıdır. Rehabilitasyon merkezimiz bir ay içinde herkesin içine sinen haliyle hizmette olacaktır.”

İKİ KONU ÖNEMLİ

Menderes’teki son olayın ardından aslında benim dikkat çekmek istediğim iki konu var:

Birincisi; Türkiye’deki “bakımevi” anlayışının, sahipsiz hayvanlara bakış açısının, bu yöndeki kanunların baştan ele alınması şart. Aslında “güzel bakımevi” diye bir şey maalesef yok. Ama bu öyle dallı budaklı bir konu ki, başka bir zaman, daha kapsamlı ele almak üzere aklımın bir köşesine not olarak düştüm.

İkincisi ise şu: Hayvanlarla ilgili maalesef hemen her gün üzücü durumlar yaşanıyor. Bizler bu olayları sosyal medyadan öğrendiğimiz anda doğal refleksle klavyelere sarılıp, içimizi döküyoruz. Ama çok azımız problemi çözmek için masa başından kalkıyor. Bu anlamda Menderes’teki olayın hemen ardından hızlı bir şekilde harekete geçen başta Esin Önder ve Büyükşehir yetkilileri olmak üzere herkese şahsım adına teşekkür ediyorum. Tabii ki fikirlerimizi sosyal medyada paylaşalım, çünkü yaratacağımız kamuoyu baskısı çok önemli. Ama gerçek anlamda emek verenlerin de hakkını teslim etmek lazım.

***

220 patili dost için el ele çalışıyorlar

İzmir Nebiha Deprem Şopengazi Bakımevi’ni mutlaka duymuşsunuzdur. Burası Menderes’te kurulu, DOHAYDER öncülüğünde, gönüllü ve bağışçıların desteği ile sahipsiz canlara ev sahipliği yapan bir bakımevi. Belli konularda İzmir Büyükşehir Belediyesi de bakımevine destek vererek ayakta durmasını sağlıyor. Bakımevinde şu an 220 can yaşıyor. Bu patili dostların en iyi koşullarda bakılabilmesi için uzun süredir bakımevine yeni can alımı yapılmıyor.

Şopengazi Bakımevi’ndeki son durum nedir, diye merak edip, buraya sık sık giderek “Şopen Annesi” görevlerini aksatmayan, hayvan hakları savunucusu HAYTAP temsilcisi Esin Önder’le görüştüm.

Yeni yıl vesilesiyle; İzmir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Hande Özyoğurtçu Gültekin, DOHAYDER üyesi ve SEHAYDER Başkanı Fevziye Özkan ile birlikte bakımevini ziyaret ettiklerini anlattı.

Esin hanım şu bilgileri paylaştı:

“Hem çalışanlarımızla yeni yılı kutlayıp onlara verdikleri çabalar için hem de gönüllümüz Gülgün Hamamcıoğlu’nun bakımevine verdiği hizmet için teşekkür ettik. Sohbet şansı bulduk ve tabii ki bol bol canları sevdik. Bakımevinde her taraf pırıl pırıldı. Canların suları taze, mamaları var, çalışanlar mutlu. Tedaviden gelen hastalarımız için artık sobalı konteynerimiz de var. Bize bu imkanı veren Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’e de çok teşekkür ediyoruz. İsteyenler diledikleri zaman bakımevimize gelip canları sevebilir.

Maalesef bizlerin çabalarına karşın karalama yapanlar oluyor. Ama onlara takılmıyoruz, canlar için el ele yürek yüreğe çalışmaya devam ediyoruz. Bizler bu bakımevinin kurucusu Nebiha Deprem’in vefatından sonra üyelerimizle toplanıp, buradaki tüm canlara sonuna kadar bakacağımıza söz vermiştik. Bu sözümüzü de tutuyoruz.

2.5 sene önce bakımevini devir almadan sayımda 370 köpeğimiz vardı. Zaman içinde 50 can yuvalandı ve maalesef 80 canı da hastalıktan kaybettik. Belediyelerden köpek almayı kestik. Mevcut canlarımızın tamamını kısırlaştırdık.

Bakımevi sınırları içindeki gölet nedeniyle leishmania hastalığı kapan canlarımız oldu. Bu göletlerin hepsini kapattık. Çalışanlara hijyen eğitimleri verdik. Canlarımız rahat yaşasınlar diye bağışlarla konteynerler, ısıtıcılar aldık.

Bazı bağışlarımız kesilince Veteriner Hekimimiz Mahmut Hanlı burada gönüllü çalışmaya başladı. Mamalarımız, kısırlaştırmalar ve bazı tedaviler İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden temin ediliyor. Biliyorsunuz, burası aslında Valilik kararı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devredilecekti; 2 sene önce Tunç Başkanımızı bakımevinde ağırlamıştık. Hatta canları hemen yeni bakımevine alalım demişti. Ama yapılan kontrollerde hepsinin leishmania hastalığı taşıdığı görülünce, biz de başkanımıza bu canlar yaşadıkları müddetçe burada kalsınlar ricasında bulunduk ve kabul etti.

Sonuçta bu canlar bize emanet, onlara en iyi şekilde bakıyoruz. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Buradaki 220 canın mutlu yaşamlarını sürdürmesi için bağışları da bekliyoruz.”

***

Sosyal Medyadan İnciler

Sosyal medyayı tararken harika bir paylaşıma denk geldim. Alman fotoğrafçı Tobias Baumgaertner birbirine sarılmış iki minik pengueni çektiği fotoğrafını paylaşmış. Ama bu kareyi asıl özel kılan, hikayesi…

Baumgaertner fotoğrafın hikayesini şöyle anlatıyor: "Bir gönüllü bana yaklaştı ve beyaz olanın eşini kaybetmiş yaşlı bir dişi olduğunu ve görünüşe göre soldaki genç penguenin de eşini kaybetmiş olduğunu söyledi. O zamandan beri düzenli olarak buluşuyorlardı. Birbirlerini teselli edip, beraber saatlerce şehrin dans eden ışıklarını izliyorlardı."

***

Kedi köpek çıkabilir!

Sokak hayvanlarının hayatını tehdit eden sorunlardan biri de çok sık karşılaşılan trafik kazaları. Kentlerde bizimle yaşayan canların karşı karşıya kaldığı kaza riskini azaltmak için Bornova Belediyesi güzel bir uygulamaya imza atmış. İlçede trafiğin yoğun olduğu noktalara “Dikkat. Kedi Köpek çıkabilir!” tabelaları koyularak, sürücülerin daha hassas olmaları sağlanıyor.

Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ da sosyal medya hesabından fotoğraflarla birlikte şu paylaşımı yapmış:

“Trafiğin yoğun olduğu bölgelerde can dostlarımızın güvenliği için yeni bir uygulama başlattık! Şehrin farklı noktalarına Veteriner İşleri Müdürlüğümüzün tasarladığı uyarıcı tabelaları astık! #BornovaHepimizin"

Bu güzel uygulama nedeniyle ben de Başkan İduğ’a ve Veteriner İşleri Müdürlüğü çalışanlarına teşekkür ediyor; uygulamanın kent geneline yayılmasını diliyorum.

***

Kimi takip etsek?

Bu haftaki önerim tebessüm garantili Instagram hesabı: Manny The Selfie Cat. Yani Türkçesiyle “Selfie Kedisi Manny”.

Manny çok yakışıklı bir gri tekir. Sahibi ve köpek dostlarıyla mutlu bir hayat sürüyor. Manny’yi internetteki milyonlarca kediden farklı kılan özelliği ise arkadaşlarıyla çekildiği selfieler yani özçekimler.

Evet yanlış duymadığınız, Manny bir selfie ustası!

Manny’nin selfielerinin her biri birbirinden güzel ve komik. Sahibi, Manny’nin bu işi nasıl kıvırdığını, yani selfie çekiyormuş gibi görünmeyi nasıl başardığını açıklamıyor. Ama bu da onların sırrı olsun.

Instagram’da “Manny The Selfie Cat” diye aratarak veya www.instagram.com/yoremahm/ adresinden takip edebilirsiniz.

***

Haftanın Karesi

Sosyal medyada bu aralar “Nasıl başladı, Nasıl gidiyor” akımı var. Bunu bir nevi “öncesi-sonrası” paylaşımları gibi düşünebilirsiniz. Ben de bu yeni trendin en sevimli karesini bu haftanın fotoğrafı olarak seçtim. Bir çita ve köpeğin bebeklikten başlayan ve yıllar boyu süren dostluğu…