İzmir Kent Konseyi ve Ekoloji ve Sosyal Gelişim Derneği (EKOSOS) iş birliğiyle düzenlenen “İklim Kanun Tasarısı, İklim Krizi ve Su Paneli”, geniş katılımla İzmir Kent Konseyi’nde gerçekleşti.

Panelde, kamuoyunun iklim krizi, su yönetimi ve çevre politikaları konusunda farkındalığını artırmak amaçlandı. Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER), Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve EGEÇEP desteğiyle düzenlenen panelde, Toprak Yıldız (EKOSOS Başkanı), “İklim kriziyle mücadele bir bilinç ve dayanışma meselesidir" dedi.

Yıldız, yaptığı açılış konuşmasında şunları ifade etti:

“İklim kriziyle mücadele yalnızca teknolojik çözümlerle ve yasal düzenlemelerle değil; düzenli eğitimlerle desteklenen toplumsal bilinç ve doğa ile uyumlu bir yaşam kültürüyle mümkündür. İzmir Kent Konseyi ve EKOSOS olarak, bu doğrultuda çevre ve ekoloji odaklı düzenli farkındalık eğitimleriyle toplumsal dayanışmayı güçlendirmeyi hedefliyoruz.”

“Ekolojik Gelecek İçin Ortak Akılla İklim Kanunu Şart”

Hakan Avşar, antroposen çağında yaşanan çevresel krizlere karşı, ekolojik temelli politikaların zorunlu hale geldiğini belirtti. Avrupa Birliği’nin karbon borsaları ve sınırda karbon düzenleme mekanizması gibi araçlarla dönüşümünü hızlandırdığını vurgulayan Avşar, Türkiye’nin de benzer adımları atması gerektiğini ifade etti. “Ekolojik sürdürülebilirlik için agroekoloji, doğru su politikaları ve ortak akılla hazırlanmış bir iklim kanunu kaçınılmazdır” diyerek çağrısını yineledi.

Büyükşehir'den bağış köprüsü!
Büyükşehir'den bağış köprüsü!
İçeriği Görüntüle

Tarım Ekonomisi Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Özkaya ise “Gıda egemenliği ve agroekolojik dönüşüm hayati önem taşıyor" diyerek endüstriyel tarımın iklim krizindeki payını yüzde 44-57 olarak belirtirken, çözümün agroekolojik tarım ve yerel gıda sistemlerinde yattığını vurguladı. Gıda üretim süreçlerinde yerelleşme, biyoçeşitlilik ve toprağın organik içeriğinin artırılması gibi stratejilerin karbon salımını dramatik biçimde azaltabileceğini belirtti. "Tarımda sadece üretim değil, gıda egemenliği, tohum bağımsızlığı ve tüketici sağlığı da gözetilmelidir" dedi.

"Su krizini derinleştiriyor"

Çevre Mühendisi Özgecan Yalçın ise “İklim değişikliği, su krizini derinleştiriyor" dedi. Yalçın, iklim değişikliği ve su döngüsü arasındaki bağı dikkat çekerek, artan buharlaşma ve değişen yağış desenlerinin su kıtlığını derinleştirdiğini aktardı. Su krizinin sadece tarımı değil, halk sağlığını, gıda güvenliğini ve ekosistemleri de tehdit ettiğini belirten Yalçın, yağmur suyu hasadı, gri su kullanımı ve doğa tabanlı çözümler gibi sürdürülebilir yöntemlere dikkat çekti.

Çevre Mühendisi M. Faruk İşgenç de iklim değişikliğinin Türkiye’deki su kaynakları üzerindeki etkilerini çarpıcı verilerle sundu. İzmir'in içme suyu barajlarının doluluk oranlarındaki düşüş, yeraltı su seviyelerindeki azalma ve şehir şebekesindeki %28’i bulan su kayıp-kaçak oranı, durumun aciliyetini ortaya koydu. Ayrıca gemi söküm tesislerinin ve plastik atık ithalatının çevresel zararlarına dikkat çekerek, atık yönetiminin ve endüstriyel planlamanın iklimle bağlantılı düşünülmesi gerektiğini belirtti.

“Tasarruf evde değil, tarımda yapılmalı"

Panelde, Jeofizik Yüksek Mühendisi Erhan İçöz, Türkiye’nin “su fakiri” olma yolundaki ilerleyişini detaylı verilerle anlattı. Suyun %69’unun tarımda kullanıldığını belirterek, bireylere yüklenen tasarruf çağrılarının yanıltıcı olduğunu vurguladı. Asıl tasarrufun tarımda yapılmasının daha gerçekçi olduğunu belirterek, bunun için de en etkili yöntemin, bireysel sulamalar yerine etkin kooperatifleşerek komünal sulamaya geçilmesi olduğunun altını çizdi. Vahşi sulamaya karşı damla ve yağmurlama sistemlerinin teşviki, kaçak kuyuların önlenerek suyun kamusal ve ekolojik kullanımı çözüm önerileri arasında öne çıktı.

Yapısal Dönüşüm, Ekolojik Adalet ve Katılımcı Politikalar Şart

Panelde ortak vurgu, bireysel çabaların yetersiz kaldığı, kalıcı çözüm için yapısal, kolektif ve ekolojik temelli politikaların hayata geçirilmesi gerektiğiydi. Katılımcılar; su, çevre ve ekolojinin sadece kaynak değil, tüm canlıların ortak yaşam hakkı olduğunun altını çizdi.

Ayrıca, gündemde olan İklim Kanunu Tasarısı'nın eksiklerinin bilimsel veriler ve toplumsal katılımla tamamlanarak, en kısa sürede yasalaşmasının hem ekolojik dengeyi korumak hem de Türkiye'nin küresel taahhütlerini yerine getirmesi açısından hayati önemde olduğu vurgulandı.

Kaynak: Haber Bülteni