İEF – İZMİR ETNOGRAFYA FUARI

Abone Ol

94.üncüsünü bu yıl açtığımız İzmir enternasyonal fuarımız, ülkemizin 1926’da Atamızın önerdiği Karadeniz vapuru ile Avrupa da 12 ülke – 16 şehir ziyaret eden “gezici sergisi” den sonra ilk “sergi – fuar” olma özelliği taşımaktadır. Bu nedenle ülkemiz için tarihi bir değeri vardır. Fuar fikri, 1923’de gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresinde uç vermiş, 1927 yılında da “9 Eylül sergisi”ile de ilk örneği yaşanmıştır. Sergi giderek panayır, daha sonraları da fuar olarak işlevini sürdürerek günümüze dek gelmiştir.

1927 yılında ilk kez Mithatpaşa Sanat Enstitüsünde “9 Eylül sergisi” olarak yerli ve yabancı ziyaretçileri ağırlayan fuarımız, 1936 büyük İzmir yangınında açılan alanda yapılan düzenleme ile şimdiki alana taşınmıştır.

Bu kadim fuarımızın alanı “kültür park” olarak adlandırılmıştır. İzmir’imizi 2015 yılına dek tek fuar alanı olarak devam eden fuarımız, o yıl ihtisas fuarlarına ev sahipliği yapmak üzere Gaziemir de ikinci bir fuar alanı ve fuar kompleksine de kavuştu.

Kadim İzmir Enternasyonal fuarı özellikle İzmir’imiz, Egemiz için ülkemiz için uzun yıllar çok önemli işlevler üstlendi. Adeta ülke ticaret ve sanayisinin, kısaca ekonomisinin, ramp ışıklarına çıktığı sahne oldu. Sadece ekonomi mi , kültür, sanat, eğlence dünyası da yılda bir kez ve bir ay boyunca tam bir “tapınak” olarak görüyordu fuarı. Ülkemizde “gazino kültürünü” ilk kez İzmir fuarı yaratmıştır.

Altmışlı yıllarda, Manolya gazinosu sanat güneşimiz Zeki Müren beyefendi ile şenlenirken Ada, Göl, Golf, Mogambo, Lunapark, Çamlık Senar, Kübana, Ekici, Över, gazinoları zamanın en ünlü sanatçılarını, Emel Sayın, Ajda Pekkan, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Müzeyyen Senar (Çamlık Senar ismi Müzeyyen hanım nedeniyledir) Ferhan Şensoy, İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu, Barış Manço, Hülya Avşar, Cem Karaca, Nükhet Duru ve ülkenin diğer ünlü sanatçılarını ağırlıyordu. Adeta “şöhretin yolu İzmir fuarından geçer” mottosu genel kabul görürdü.

Paraşüt kulesinden atlamayan erkeklere kız verilmezdi. Fuara gidilince mutlaka minyatür trene binilir, çocuklar lunaparkta eğlenirken, büyükler “kahkaha aynasında” neşelerine neşe katarlardı.

Sadece eğlence mi, ilk yürüyen merdiveni Türkiye fuarımızda gördü, Ay (uzay) taşını da, yetmişli yıllarda ABD-SSCB soğuk savaşı adeta İzmir fuarımıza taşınmış ABD nin “öne geçtik” örneği “uzay taşını” fuarda sergilenmişti.

Kısacası inovasyon, teknoloji, sanayi, ticaret, kültür, sanat, eğlence “insana dair” ne varsa en önemlisi, en güzeli, en ilerisi kısacası etnografik kültür, İzmir fuarında ilk kez ülkemiz vatandaşlarına sunulurdu.

Off be nihayet lafı getirmek istediğim yere geldik; İzmir Enternasyonal fuarı son yıllarda çok kan kaybetti, tekrar panayıra döndü, ne yapılmalı ki eski fuarlara dönsün ? şeklinde eleştiriler kamuoyunda çokça seslendirilir oldu.

Kanımca “İzmir Etnografya fuarı” olmalı. Yine İEF olarak devam etmeli. Zira ülkemizin ilk fuarı, bir anlamda, Atamızın emaneti. Özellikle Egelinin mutlaka bir “fuar turu yapılmalı” arzusu cevap bulmalı. Biliyorum internet dünyasında cep telefonları tabletler, bilgisayarlar vs. ile birçok görsele, bilgiye, sanata eserine, eğlence hayatına ulaşabildiği, sanal bir dünyada adeta insanların bu tür yoğun bir bombardıman altında kalıp, şımardığı bir dünyada bu zor olacaktır.

Ancak İEF’i görmezden gelemeyiz, unutamayız, teknolojinin vahşi anlık “yaşa ve tüket” etkisine teslim edemeyiz. Kısacası İEF’ mize sahip çıkmalııyız..

Fuar sözcüğü sadece önünde İzmir sözcüğü olmadan tek başına kullanılamazdı bir zamanlar Türkiye’de. Kadim fuarımız yıllarca İzmir’imizi bir ay boyunca (2004 de 10 güne indi) Türkiye’de nasıl sahneye taşıdıysa, biz de bu vefaya ihanet edemeyiz, etmemeliyiz.

“İnsana dair” ne varsa samimiyetle, inançla, ve inatla, bir yıl boyunca iyi hazırlanarak, tekrardan 1 aya yayarak, “konsept etnografik bir fuarın” küllerinden tekrar doğmasını sağlamalıyız.

İzmir’e İzmir’liye ilk olmak yakışır.

“Fuar şehrin kalbinde ..”

Egelinin de kalbinde olmaya devam edecek..