Bilinç dışında süzülen her bir yazı sahibini arar. Baharın gelişini düşen cemrelerden biliriz ya yazılar da cemreler gibidir. Nereye düştüğü bellidir kime vardığı anlaşılmaz. Ne zaman hissedildiği söylenir ama hangi an olduğu meçhuldür. Kelimeler önce yazana sonra okuyana dokunur. Varsa bir tılsımı kendine çeker; kimi baharı kimi yazı kimi bir işi kimi de bir oluşu... Zihinde tamamlandığında her bir satır, gerçek olana bir adım daha atılır. O ki, bazen yazana bazen okuyana ait olur. Aslında bir arayışın ya da buluşun özünü barındırır sözcükleri arasında...

Hızır ve İlyas'ın buluşma anı gibi yazarların ve okurların her denk gelişi kutlanası bir ana dönüşür... Çocukken bu buluşmalarımın çok olması için, Hıdırellez geldiğinde salondaki masanın üzerine konan cüzdanların, fotoğrafların yanına kitapları da ekler, gül ağaçlarının dibine ekstra kalem kağıt iliştirirdim.

Ne kadar doğrudur bilinmez ama yüz yıllardır süren bir gelenek olduğu için saygı duyar, bir yandan da muzip bir merakla sonucunu beklerim. Sanırım hala da bekliyorum...

***

Yine bir Hıdırellez günü geride kaldı. Ben bu kez cüzdanımın yanına bir de klaket koydum. Şu film çekerken üzerinde sahnenin-planın detaylarının yazılı olduğu tahta parçası...

Aslında klaketi gidip bir yerden almışlığım yok. Evimdeki bir duvarda diğer tablolar arasında öylece uykuya yatmış. O da çocukluğumdan kalma. Blue Jean Dergisi'ni çok severdim, onun hediyesiydi... Film seyretmek her zaman tutkularımdan biriydi, o yüzden klaket çocukken de önemliydi... Klaketin üzerini kardeşimle doldurmuşuz. Yıl 1992 yazıyor... 28 yıl öncesine ait... Zaman ne çabuk geçiyor. Zaman geçiyor ama kurulan hayaller bazen sönmüyor.

Klakette yönetmen hanesinde adım yazıyor. Kardeşimse kameraman...

Bugün çektiğim kısa filmlerin dışında çekmeyi planladığım pek çok senaryo da kafamda sürekli dönüp duruyor.

***

Bu yazdıklarımı düşünürken de Taylan biraderlerin 2006 yılında çektikleri Küçük Kıyamet filmini izliyordum. Durul Taylan ve Yağmur Taylan kardeşler sinema filmlerinin dışında; Vatanım Sensin (2016), Gecenin Kraliçesi (2016), Muhteşem Yüzyıl (2011), Karayılan (2007), Yabancı Damat (2004) gibi başarılı diziler de çektiler. 10 yıl aradan sonra çektikleri Azizler adlı filmlerinin tamamlanması için de gün sayıyorlar.

Onlar söyleşilerinin birinde şöyle bir anı paylaştılar: "Korku filmi çekmek için bir yapımcıyla randevu aldık. Görüşme sırasında bizim dışımızda yapımcının arkadaşı olan 15 kişi daha vardı. Hepsi bize, 'Türkiye'de korku filmi mi çekilir' diyerek ağız dolusu güldü. O güldükleri filmi biz daha sonra çektik... Çok sevmezseniz ve çok istemezseniz yönetmen olamazsınız. Yönetmen olmanız için pek çok şeyin yanında ikna gücünüz de olmalı. Önce yapımcıları ikna etmelisiniz, sonra görüntü yönetmenini, ardından oyuncuları..."

***

Nerede kalmıştık... Hızır'da... Özellikle bu yıl o kadar çok dara düşen insan var ki, Hızır bana uğrar mı bilinmez... Ama şunu biliyorum ki isteyen her şeyi başarır...