Meslek ustam Okan Yüksel Baba ile günlük "mutad" görüşmemizi yapıyoruz bu sabah...
Tecritteki "72. Koğuşu"nda keyfinin olmadığını söyledi Baba... 
Hemen ekledi; "Meraklanma! Sağlığım gayet iyi.. Dostlarımdan, denizden, kuşlardan, güllerden, lâlelerden, mor mor leylaklardan zorunlu uzağım ya. 'Hişt...Hişt' durumları yani" dedi...

**
"Hişt Hişt"...
66 yıl önce Burgazadalı öykü ustası Sait Faik; "Alemdağ'da Var Bir Yılan" kitabında yer vermişti "Hişt...Hişt"e...
O "Hişt...Hişt" ki tabiatın bütün güzelliğini paylaşır bizlerle. 

**
"Hani bazı kulağımızın dibinde çok tanıdığımız bir ses isminizi çağırıverir. 
Olur değil mi? 
Pek enderdir. 
Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir. Yazmıştır "yalnızlığa, sessizliğe, ıssızlığa" tepkisini vererek; "Hişt...Hişt..."

**
"İnsan olmak çoğalabilmektir başkalarıyla..."
İnsanoğlu yalnızlığı  kabullenemez!
John Steinbeck'in dediği gibi; "Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun."

**
Aslolan hayattır!
"Dünyada kiracı gibi değil, 
yazlığına gelmiş gibi de değil, 
yaşa dünyada babanın eviymiş gibi..." dostlarımızla, sevdiklerinizle, doğayla, hayvanlarla yaşamak esas değil miydi?"

Nâzım Hikmet dizeleri?

**
"Altının kıymetini sarraf bilir, insanın kıymetini insan!"  
O zaman...
 "Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. 
Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena.
Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.
Hişt hişt!
Hişt hişt!
Hişt hişt!.." 

** 
Bugünlerde "Hişt hişt" durumundayız...
İnsanı hayata ve doğaya bağlayan, yalnızlığımıza hep deva olmuş bu sese!..