Uzun süre Anadolu’nun kuzeyini gezdikten sonra Kos Adası’na (İstanköy) yerleşen, geliştirdiği yöntemlerle hekimleri eğiten, çok sayıda tıbbi ders kitabının ve ünlü Hipokrat Yemini’nin yazarı Hipokrat, tıbbın da simgesiydi. “Tıbbın Babası” sayılır o. Sokrates, Platon, Pisagor, Tarih Baba Heredot, Aristoteles ve Demokritos ile aynı zamanda yaşamıştır.

“İnsan vücudunun en büyük gözlemcisi”dir Hipokrat. Bilimsel tıbbın öncüsüdür. Sokrates felsefeye ne yaptıysa, bilge Hipokrat’ın da tıbba yaptığı eşdeğerdir. Tıp bilimini felsefe ile ilişkilendirendir Hipokrat. Bu konuda çok ünlü aforizmaları vardır:

“Hastalığın ateşi bedenin kendisine, sevginin ateşi diğerinin bedenine neden olur.”

“Yürümek, insanın en iyi ilacıdır.”

“Savaş, cerrahın en iyi okuludur.”

“Sanat uzun, hayat kısadır.”

“İlacınız yemeğiniz olsun ve yemeğiniz ilacınız olsun.”

“Hastaların ortak iki yönü vardır; yardım etmek veya en azından zarar vermemektir.”

xxxx

Prof. Dr. Suat Çağlayan dostumuz da bir hekimdir. Yenişehir SSK Başhekimliği’nden beri tanışımız Suat Hoca, yaşamının en az 30 yılını çocuk doktoru olarak geçirmiştir. O yaşamında birçok unvan taşısa da en çok çocuk doktoru unvanını sevdiğini ve onurla taşıdığını söyler sohbetlerimizde. Bir dönem TBMM’de yer almış, 57. Hükümet’te Kültür Bakanı olarak görev de yapmıştır Çağlayan. Prof. Dr. Çağlayan aktif hekimliği bıraktıktan sonra bir başka sevdası kalemine sarılmış, onu hiç elinden bırakmamış peş peşe kitaplar yazmaya başlamıştır. “Umut”, “Sokak Kedisi Çerez”, “İyi Pençe”, “Yaşadıkça”, “Fındık Yaprağı”, “Göç Yarası”, “Büyük Kanatlı Küçük Mavi Kelebek”, “İmbatla Gelen Kadın: Smyrna”, “Sinoplu Diogenes”, “Zeytin Kız ile Zeytin Nine Kediler Ülkesinde”, “Tıbbiyeli Hikmet”, “Aristonikos” yazdıkları arasındadır. Suat Çağlayan, “yazarak kendisine düş kurmayı ve düşlerin sonsuzluğunu öğreten çocuklara borcunu ödediğini” söyler üretkenliğiyle.

Bir not: Kültürpark’taki İzmir Sanat bahçesindeki dev çınar ağacı altındaki Nazım Hikmet heykeli de onun sayesinde dikilmiştir.

xxxx

Suat Hoca, şimdi de “Hipokrat’ın Romanı” yazdı. Bu kitabında okuru Antik Çağ'a götürüyor, “Tıbbın Babası”nın yaşamını, düşüncelerini akıcı ve sade bir Türkçeyle roman kurgusunda anlatıyor. Kitapta, babası Herakleides de bir hekim olan Hipokrat’ın annesini kaybedince düştüğü boşluğu, babasının, “Hastalığa tanı koyarken, bütün duygularını kullanacaksın. Hastanın ağzından, derisinden, dışkısından veya idrarından duyacağın değişik koku, hastalığını anlamakta işine yarar” önerisinin kazandırdıkları, hastalarına yaklaşımı, diğer hekimlerle mesleki ve düşünürlerle de felsefi tartışmaları, yazması yılları bulan hekim andı süreci, o andın ne zaman okunacağı, o yıllardaki tedavi yöntemleri, kadınların hekimliğe kabul edilme mücadelesi, hayatına giren kadınlar ve Kos’tan göçü -edebi bir dille- ele alınıyor.

xxxx

Kitabın arka kapaktaki tanıtımını da alıntılayalım: “…Siz, hekimlik tanrısı Asklepios’un soyundan geliyorsunuz, değerli Hipokrat! dedi hekim Eurifon. ‘Oysa ben halk hekimiyim ve bana yoksullar geliyor; çaresiz ve parasız insanlar!’ Hipokrat, Eurifon’u dinlerken içinden onunla alay ediyor, yoksulluk felsefesi yaptığını düşünüyordu. ‘Değerli meslektaşım Eurifon’ dedi biraz üstten bakarak. ‘Hekimlik bir sanattır ve hiçbir sanatçı sanatını karşılıksız yapmaz!’

Hipokrat’ın kibirli tavrı, Eurifon’u kızdırmıştı. ‘Bak meslektaşım!’ dedi sert bir sesle. Hekimlik hizmetini paraya çevirmek için onun bir sanat olduğunu söylüyorsan, ben orada yokum!”

xxxx

Suat Çağlayan, günümüzde sıkça değersizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılan, şiddete uğrayan hekimlerimizden oldukça başarılı bir yazar. Sevilen ve dik duruşlu, tevazusunu hiç eksik etmeyen, rahatlıkla diyalog kurabileceğiniz zarif bir entelektüel. Varlığınızla onur duyuyoruz çok değerli hocam! Siz yazın, bizler de okuyalım.

“Günebakanlar gibi yüzünüz güneşe, aydınlığa baksın. Kaleminiz, yüreğiniz tükenmesin.”