“Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim.”

Ulu önder, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir vecizesi ile başladı bu yazım… Türk gençliğine ve Türk gençliğinin yaptığı spora ve gücüne tekrar döneceğim. Önce dün başlayan ve tüm dünyanın pür dikkat izlediği ve izleyeceği olimpiyat oyunlarına değinmek istiyorum.

Ancak ve önce kısaca tarihine bakalım;

Antik yunandaki tanrıların isimlerini duymuşsunuzdur; hemen her şeyin bir tanrısı vardır buna göre… Hades, yer altı tanrısıdır mesela… Afrodit aşk, Ares savaş, Poseidon denizlerin tanrısıdır. “Zeus” ise gökyüzünden ve hava olaylarından sorumlu olan, ama baş tanrıdır mitolojiye göre… Yunan mitolojisinde anlatılan tanrılar grubu Titanların sonlarının gelmesi ile Zeus ve az evvel birkaçının adını yazdığım tanrılar grubu, Olimpos dağında hüküm sürmeye başlarlar.

Yine mitolojik yazınlar; baş tanrı Zeus’un üçgen vücut, sportmen oğlu Herakles’in- ki, biz O’nu Herkül adıyla tanıyoruz, bugünkü olimpiyat oyunlarının temellerini attığını yazar. Kendisine Miken Kralı Eurystheus tarafından verilmiş olan ve “12 görev” adıyla anılan iş listesini başarıyla tamamlamasının ardından, babası Zeus’un şerefine bir tür spor oyunları organize eder Herkül. Ve sonrasında, dört yılda bir hazırlanan bir ritüele döner bu spor aktivitesi… Olimpiyat ateşini, Roma İmparatoru I. Theodossius söndürmüş olsa da, 1896 yılında, Atina’da tekrar yakılır bu ateş…

İşte o zamandan bu zamana dek, her dört yılda bir düzenlenen, olimpiyat adını yakıştırdığımız spor müsabakaları yüzünden, dört yıllık periyoda da olimpiyat deniyor.

Bu kadar antik tarih yeter. Biraz da ülkemizin olimpiyat tarihine göz atalım;

Tokyo’da start alan 2020 olimpiyat oyunlarına, biz de Türkiye olarak 18 farklı dalda, 108 sporcu ile katılım sağlıyoruz. Ve elbet ki, madalya beklentimiz var. Madalya ve başarı beklentilerimiz hususunda haksız da sayılmayız.

1896 yılından bugüne 29 kez düzenlenmiş olan olimpiyatlara, 6 kez katılmayan bizler, dâhil olduğumuz oyunlarda toplam ve sadece 91 adet madalya toplayabilmişiz. Bunların 63’ünü de, ata sporumuz olarak kabul ettiğimiz güreş ile kazanmışız. Madalya toplamlarına bakıp aldanmayalım; çünkü 91 adet madalyayı, bazı ülkeler bir olimpiyatta topluyorlar. Misal ABD’li sporcular, Rio 2016 olimpiyatlarında 121 adet madalya toplamışlar. Büyük Britanyalılar 67 ve Çinliler ise 70 madalya ile ABD’nin ardında yer almışlar. Ve bu yıl salgın sebebiyle, bir yıl gecikmeli de olsa organize edilecek olan Tokyo 2020’de de, ilk üç sıranın pek değişeceğini açıkçası sanmıyorum. Belki, Rusya, Avustralya ve Almanya ilk üç içerisinde olabilmeyi zorlayabilirler, ancak çok büyük sürprizlerin yaşanacağını sanmam.

Olimpiyat tarihinde Türkiye olarak topladığımız 91 madalyanın, 39’u altın madalya. Yaşar Doğu, Celal Atik, Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Hamza Yerlikaya ve Servet Tazegül isimleri, altın madalyaya ulaşan ve hafızalarımıza kazınan müsabakalar çıkaran isimlerden sadece birkaçı… Açıkçası, gönlüm isterdi ki; yaz yaz, bitiremeyeyim, boyunlarında madalya sarkarken, İstiklal Marşımızı dinletenleri, al yıldızlı bayrağımızı göndere çektirenleri…

Sporcularımızın başarı sayılarının yetersizliğinden üzülüyoruz da, sporcu yetiştirmek için ne kadar uğraşıyoruz? Seksen beş milyona varan nüfusumuzun, altıda birinden fazlası 6-14 yaş aralığında yer alıyor. Yani, yaklaşık on beş milyona yakın spor altyapısında eğitilebilecek çocuğumuz var ülkemizde… Ve biz bu on beş milyonun içerisinden sadece ve sadece 108 sporcu gönderebiliyoruz olimpiyatlara…

Yazımın girişinde, Türk gençliğinin spor yaparak güce ulaşabileceğini bizlere öğütleyen, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün özdeyişini yazmıştım ve on beş milyondan sadece yüz kadarını olimpiyat oyunlarına gönderebildiğimiz ile de sonuçlandırıyordum istatistiki bilgileri…

Milli spor politikamızın mutlak suretle oluşturulması ve bir eğitim seferberliği ile birlikte acilen uygulamaya konulması gerek! Mesela her aileden mutlaka ve en az bir çocuk lisanslı altyapı sporcusu olabilir. Ve hatta seçmece sınıflar olur ve oradan hangi spora yatkınsa çocuk, ona göre gerçek branşına yönlendirilir. Çok değil, on yıla kadar nice şampiyonlar üretiriz. Ürettiğimiz sporcuların izledikleri yolun, inanın ki farkı yok bundan… Sadece mikro düzeyde değil, çok daha büyük anlamda sporcu üretme konusunun uygulanması gerek!

Dipnot; “olimpiyatlarda veya farklı şampiyonalarda, onlarca madalya alabilmek hayal değil!”.