İktidarın gündem değiştirme çabalarının hiçbiri sonuç vermeyince Kanal İstanbul yeniden piyasaya sürüldü.
Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada: "Onlara rağmen Kanal İstanbul'u yapacağız. İnadına yapacağız" dedi.
Ülkenin bunca sorunu varken, ekonomik kriz vatandaşı inim inim inletirken 200 milyar lirayı aşan bir rant projesinin inadına gündeme getirilmesi haliyle aklımıza başka soruları getirdi.
Örneğin yıllarca FETÖ ile kolkola yürümeleri Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine bir inatmıydı? Bu hain örgüte ne istedilerse vermeleri demokrasiye karşı bir inat mıydı?
Aydınları, akademisyenleri, gazetecileri, Türk ordusunun kahraman subaylarını kumpaslarla yıllarca hapiste tutmak neyin inadıydı?
Peki Oslo'da teröristlerle masaya oturmak, kapalı kapalı ardında açılım sürecini başlatmak Meclis'e karşı bir inatmıydı?
Teröristbaşının bir mektubunu meydanlarda, bir mektubunu da TRT ekranlarında okutmak, bu caninin kırmızı bültenle aranan kardeşini devlet televizyonuna çıkarmak neyin inadıydı?Seçim inadı mı?
Vatandaş hayat pahalılığı karşısında açlık sınırının altında debelenirken zam üstüne zam yapmak halka karşı bir inat mıydı?
Virüse inat mı Pandemi sürecinde lebalep dolu salonlarda kongreler düzenlendi?
Boğaziçi Üniversitesi'ne gençlere inat mı herkesin itiraz etiği bir kişi rektör olarak atandı?
Hangileri inat uğruna yapıldı diye soracağımız daha yüzlerce soru var kafamızda...
Bugün 1924 yılında kabul edilen Devrim Kanunlarının yıldönümü.

Önerim Cumhuriyetin temel ilkeleriyle, devrim yasalarıyla asla bir inatlaşmaya girilmemesi.