15 Mayıs 1919...

Emperyalist ülkelerin desteklediği Yunan Orduları İzmir'e çıkıyor.

Daha birkaç saat geçmeden Kahraman Türk Gazetecisi Hasan Tahsin, bu ordunun temsil ettiği emperyalizme tarihteki ilk kurşunu sıkıyor.

Peki aynı gün payitaht İstanbul'da neler olmakta?

Mustafa Kemal artık veda ziyaretlerini tamamlamıştır.

Son vedayı Şişli'deki eve bırakmıştır.

Kızkardeşi Makbule'ye;
“Makbuş, bu akşam eve kimse gelmeyecek. Ben annemin odasında yemek yemek istiyorum. Onun karyolası karşısında bana bir yer sofrası hazırlattır. Bu gece sizinle dertleşmek istiyorum.”
Akşam olmuş sofra hazırdır.

Mustafa Kemal merakla gözlerinin içine bakan Zübeyde Hanım'a içini döker;
''Anneciğim, ben yarın gidiyorum. Buraların da Selanik gibi olma ihtimali var. Elimden ne gelirse onu yapacağım. Fakat bu işte tehlike çoktur. Bana hakkını helal et!''
Zübeyde Hanım fenalık geçirir, gözyaşlarına boğulur.

Mustafa Kemal annesinin yatağına oturur, onu iki eliyle sarar.

Ellerini ve yüzünü öper;
''Anne bana hakkını helal et'' diye tekrarlar.
Zübeyde Hanım dualar ederek hakkını helal eder.

Gözyaşlarını beyaz başörtüsüyle siler, ağlamakta olan Makbule'ye döner;
“Sen asker kardeşisin. Ayıp, hiç ağlanır mı askerin arkasından? Üzüntünü kimseye belli etme. Memleketi için giden adam ölse bile arkasından ağlanmaz.''
Annesinden helallik alan Mustafa Kemal uykusuz bir gecenin sabahında Bandırma Vapuru'ndadır.

Demir almak için beklerken Dolmabahçe önünde demirlemiş Emperyalist ülkelerin savaş gemilerini gösterir;
''Bunlar işte böyle. Yalnız demire, çeliğe ve silah kuvvetine dayanırlar. Maddeden başka bir şey bilmezler. İstiklal ve hürriyet uğruna mücadeleye azmetmiş bir milletin kuvvet ve kudretini idrakten acizdirler. Biz silah ve cephane değil,ideal ve iman götürüyoruz.''

Yola çıkar, artık Kurtuluş savaşı başlamıştır.

Tam yüz yıl sonra İstanbul'da bir başka adam, ailesinden helallik alarak yola çıkıyor...

İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde Alman DW 'ye verdiği demeçte Nevşin Mengü'nün sorularını cevaplıyordu.

Mengü'nün;
''Tutuklanmaktan korkmuyor musunuz?'' şeklindeki sorusuna;
''Ben hiçbir şeyden korkmuyorum. Evden, çocuklarımdan, eşimden annemden babamdan, kardeşimden helallik alıp çıktım. Bunun anlamını, aslında ne demek istediğimi toplum anlıyor. Türkiye'nin bugünkü koşullarında ben hiçbir şeyden korkmuyorum. Korkuyla bu süreç yönetilemez zaten'' diyerek cevap veriyordu.

Bandırma Vapuru'yla başlayan mücadelede herşey güzel olmuştu.

Umarız bugün de her şey güzel olacak!