TRT Haber Müdürü iken birlikte çalıştığım sevgili dostum Nadir Doğan’ın üçüncü kitabı raflarda yerini aldı. “Altın Bozkırlar-Hazarın Yıkılışı” adlı yapıtını bir solukta okudum. Togarman’ın Çocukları ( Seyahatname-i İbn-i Fadlan ) ve Kuzey’e Yolculuk adlı iki yapıtını daha önce sizlere tanıtmıştım. Bu yapıt da tek kelime ile çok güzel. Nedeni ise ülkemizde bu tür kitap sanırım yok. Nadir’i kutlamamak elde değil. Atalarımızın Orta Asya’daki yaşamlarımı Nadir’in usta kaleminden öğreniyorsunuz. Hazar yasalarını tanıyoruz bu kitapta.

**

Töre yönetilen herkesi bağlar. Buna herkes uymak zorundadır. Yahudiler, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Gök Tengri dininin mensupları ve hatta Allahsızlar Hazar'da huzur ve güven içinde bir arada yaşıyorlar. O yıllarda İslamiyetin toplumsal yaşamdaki önemini bu yapıtta bir kez daha anlıyoruz;

İslam Hilafet Devleti’nin hakim olduğu topraklarda yaşayan gayrimüslimler, Hazreti Muhammed'in döneminde yaptıkları Medine Sözleşmesi'ne göre insanlar toplumsal yaşantılarını hiç bir sıkıntıyla karşılaşmadan rahatça sürdürebiliyorlardı. Devlete vergilerini aksatmamak, İslam dininin kurallarına uymak ve başkalarının hukukuna saygı duymak şartı ile nerede ise devlet içinde devlet gibi davranma ayrıcalıklarına sahiptiler. Türklerin töresine göre devlet yönetimi kişilerin inancına karışmazdı. Bütün dini topluluklara eşit mesafeden bakar. Aralarında adaletin hüküm sürmesi için elinden geleni fark gözetmeksizin eksiksiz biçimde yapardı.

**

Şimdi Hazar’ın yıkılışına giden olaylara bakalım. Hazar Kağanlığı Çin’den gelip Endülüs’e doğru uzayan İpek Yolu’nun kuzey hattına denetimi altına almayı başarmış, büyük bir imparatorluktu. Hazarların kısa sürede ulaştıkları zenginlik o kadar göz kamaştırıcıydı ki artık kulaktan kulağa anlatılan masallarda, Kaf Dağı’nın ardındaki muhteşem krallık diye anılır olmuşlardı. Hazar’ın büyüklüğünü görüp de hayran kalmamak elde değildi. Ancak bu ihtişama rağmen hata üstüne hata Hazar’ın sonu oldu.

Hazar Kağanlığı son dönemde kendi kurdukları sağlam yapıyı yine kendileri bozdu. Daha önce Türk devletlerinin başına gelen acı kader şimdi onların başındaydı. Çünkü sahip oldukları hasletlere sırtlarını dönerek kendi özlerine ihanet ettiler. Bunun bedelini de çok ağır ödediler. İşin en acı tarafı ise bu sorumsuzluğun bedelini halk ödüyordu. Hazar Devleti adaletten uzaklaştı, herkesi horgördü ve sonuçta gücünü kaybederek giderek yalnız kaldı. Sonunda acı gerçekle yüz yüze geldiler ve asırlar boyunca kurdukları hakimiyet, çevrelerinde oluşan kumpaslarla sona erdi.

Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.