Seçimlere üç gün kaldı.

İktidar, kendi seçmenini bir arada tutmak istiyor, muhalefet ise seçmeninin sandığa gitmemesi için elinden geleni yapıyor.

Geçen hafta İzmir'de CHP belediye meclis üyeleri ile ilgili ortaya atılan çirkin iddialar artık iktidarın bütün üyeleri tarafından dile getiriliyor.

Dışişleri Bakanı bile, “İzmir'deki aday var ya onu da PKK-HDP belirledi. Onlarla dayanışma içinde olan bir insan ne yapar? İzmir'in kaynakları o zaman PKK'ya gider” diyor.

Aslında yapılanın tam karşılığı haysiyet cellatlığı.

***

Hiçbir mahkeme kararı olmadan, belli ki devletin istihbarat birimlerinden not olarak sızdırılan, ancak kamuoyuna “partililerimizden gelen bilgiler” diye sunulan çirkin söylemlerle seçim kazanmak mümkün değil.

Daha önce yazdım, bu taktik tutmaz...

Devletin bütün olanakları elinde olan iktidarın, suç olduğuna inandığı eylemler varsa neden hukuk yoluna gitmediği sorusunun yanıtı yok.

İşin kötüsü bunu sorgulayan da yok.

***

Oysa 15 Temmuz hain kalkışmasına kadar yol arkadaşlığı yaptıklarını, birden bire örgüt diye tanımlayan bu iktidar.

Habur'da çadır mahkemeleri kurup, mahkemelerdeki Atatürk resimlerini teröristler “incinmesin” diye indiren yine bu iktidar.

Ağızlarından tek bir “itiraf” çıkmadığı halde örgüt üyelerini “serbest” bırakan, otobüs tepelerinde bayram etmelerini sağlayan bu iktidar.

Ama suçlu muhalefet...

***

Sadece bu kadarla kalsa iyi.

Muhalefetten biri çıksa, “Be kardeşim bu kadar ismi ifşa ederek hukuğu ve onun en temel ilkesi suçun şahsiliği ile masumiyet karinesini hiçe saydın. Peki söyle bakalım senin kayınpederin necidir” derse ne olacak?

Ya da bir başkası “Bu listeyi açıklayan iktidar politikacısı, hangi liseden mezun olduğunu kamuoyu ile paylaşsın” dese ne olacak?

Başka bir muhalefet partisi yetkilisi, ya da suçladığın meclis üyesi adaylarından biri, “Hain ilan ettiğiniz yol arkadaşlarına ait şirketlere kimleri kayyum atadınız, atadığınız kayyumlarla hangi yakınlarınız reklam işlerinden trilyonlar götürdüler” diye sorsa ne olacak?

Muhalefet, babasından, kardeşinden, halasından, teyzesinden sorumlu da, iktidar sadece kendinden mi sorumlu acaba?

***

Yerel seçimlerin geldiği nokta, haysiyet cellatlığına dönüştü.

İktidar siyasetçileri, sıradan insanların hayatlarını nasıl daha kolay hale getireceklerini anlatmaları gerekirken, bel altına indiler.

Belki farkında değiller ama, bu davranışları muhalefetin sandığa gitmemeyi düşünen taraftarlarını sandığa yığacak.

Yani bu “terörist yakını, Kandil'in adayı” söylemleri geri tepecek.

***

İktidar da bunun farkına vardı aslında.

O yüzden bu karalama kampanyasını kendi adaylarının söylemleri arasına serpiştirmiyor.

Adayların yerine, partinin görevlendirdiği isimler konuşuyor.

Biri söylüyor, ardından koro halinde yineleniyor.

Sanırım vardıkları sonuç şu:

Muhalefetten oy çalamıyoruz, hiç olmazsa kendi oylarımızdan kaptırmayalım.

Yararı olur mu?

Olmadığı açık...