Sabah haberleri içimi açtı... Nasıl açmasın; iki bilim insanımız Nobel’e aday gösterilmiş. Daha öncede bir edebiyatçımız aday gösterilmişti... Dünya çapında üniversitelerin olunca, bunlar oluyor. Yüzümde gülümsemeyle evden çıktım. Tramvayda kapanan hapishaneler konusunda tartışma vardı. Müze ile kültür merkezi olmaları konusunda fikir ayrılığı yaşıyorlardı. Böylesine ciddi bir konunun mecliste de günlerce tartışılıyor olması da normal bir şeydi zaten...

Kafede yer bulmakta zorlansam da denizi gören bir masaya yerleştim. Garson biraz gecikince özür diledi. Personel bulmakta zorlanıyorlarmış. Turizmdeki olağanüstü çıkış nedeniyle kalifiye personel kapış kapış gidiyormuş.

Gazetelere göz atarken bir şey dikkatimi çekti. İsviçre parlamentosunda bizim hukuk sistemimiz örnek gösterilmiş. Hatta bazı milletvekilleri insan hakları konusunda bizden ders alınması gerektiğini ileri sürmüş. E zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bir yetkilisi, “Türkiye'den hiç başvuru yok. Türk Mahkemeleri bize iş bırakmıyor” diye açıklamada bulunmuştu...

Bu ekonomistler de biraz şımarık oluyor... Kişi başına düşen gelir konusunda, gelir dağılımı konusunda gururlu olmaları normal, ama Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler de böyle ezilmez yani.

Spor sayfasına geçtiğimde beğenmediğim bir şey oldu. Yarı finalde mücadele eden 5 takımımızdan birinin neredeyse hiç şansı kalmamıştı.

Kısa haberlerde yurt dışında oynayan yüzlerce futbolcunun performansları değerlendiriliyordu. Ha birde trübünlerde karışık oturan taraftarların hiç olay çıkarmamasının yabancı basın tarafından manşete taşınması haber olmuştu... Demek haber kıtlığı çekiyorlardı...

Sahil turu biraz iyi gelir diye düşündüm. Güzelyalı'da yürürken bir adam dikkatimi çekti. Kendi köpeğinin pisliğini topladığı gibi etrafı da kontrol ediyordu, bir şey bulamadı tabii. Çiğdem yiyen öğrencilerin yanından geçerken dikkatlice baktım her zamanki gibi yerler tertemizdi...

Pırıl pırıl denizi seyrederken yanımdan geçen iki kadın, bazı ülkelerde kadın cinayeti, taciz, tecavüz gibi olayların olduğunu konuşuyorlardı. Şaşkındılar...

Randevu saatim gelmişti. Doktoruma bu yaşadıklarımı anlattım.

“Dur sana etkili bir ilaç yazayım” dedi...