“Cahil kesime güveniyorum, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” diyen YÖK'e yönetici yapıldı. Bir prof etiketli, TV’de oruç tutmayan kadınları dayakla tehdit etti. Sarıklı Rektör-pardon- Şeyhülislam Efendi (!) “Demokrasi isteyen kafirdir” dedi. “Hazreti Nuh'un cep telefonu vardı”, “Deve sidiği şifalıdır”, “Akademisyenler İngilizce bilmesin” diyen üniversite hocalarımızla tarihe geçtik. Öğretm üyesi fişleyen üniversite yöneticileri de mevcut. “Dekolte giyen kadınlar tecavüzü göze almalı” ifadesiyle maruf prof’umuz da! Hatta bir Prof., yerel seçimde hiçbir kadın adaya oy vermeyeceğini ilan etti.

***

NASA, Yeni Dünya Projesi kapsamında Mars’ta gıda yetiştirmek için sera çalışmalarına başladı. Seçilen 5 üniversite şişirilebilir Mars serasının tasarımı/kurulumu konusunda destek verdi. Bizim ise manav reyonu açmakla övünen bir üniversitemiz oldu! TÜBİTAK, aynı anda iki yerde birden görülebilen “Tillo evliyalarının kerametleri projesi”ni, bilimsel kabul etti! YÖK, adeta medreseye dönüştürülen üniversitelerimizden “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği  Tutum Belgesi”ni de yürürlükten kaldırdı. YÖK’ten yapılan açıklamada cinsiyet eşitliğinin  toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği belirtildi. Hayırlı olsun (!)

***

206 üniversite var ama büyük çoğunluğu, üniversite ölçeklerine vurulsa, hepsi sınıfta çakacak nitelikli olduğu da bir realite. Sonra… “Dünyada ilk 500'de neden bizim üniversitelerimiz yok?” sorusu…

***

Yazıyı yazarken binlerce öğrenci yetiştirmiş DEÜ’nün Öğretim Üyesi Cumhuriyet Tarihçisi Oktay Gökdemir’in bir paylaşımı düştü ekranıma. Oktay Hocam akademik ünvanıyla ilgili yorum yapanlara (Yard. Doçent’tir kendileri) sitem dolu yazısıyla yanıt vermiş: “En zor şey; insanın kendisini anlatmasıymış. Ben bu YÖK sisteminin profesörlüğünü ret ediyorum... Bu benim tercihim! Yoksa kriterler açısından 10 defa profesör olacak yayın ve yabancı dil bilgisi var bende... Kısaca şöyle özetleyeyim: Yabancı dilim Fransızca, grameri çok zordur. Ülkemizde Fransızca okutmanlarının girdiği ve 70 -75’i zor aldığı bir yabancı dil sınavından kursa gitmeden 64 aldım ben. Türkiye'de profesör olmak için dil barajı 55. Yayınlara gelirsek; 8 kitabım, 50’nin üzerinde makalem var. Cumhuriyet, Radikal, Toplum Bilim, Birikim, Tarih ve Toplum, Toplumsal Tarih, Bilim ve Ütopya gibi gazete ve dergilerde 30 yıldan beri yazıyorum. İzmir’in en büyük kültür envanteri 10 ciltlik Kent Ansiklopedisi’nin genel yayın yönetmeniyim. Yönettiğim yüksek lisans ve doktora tezleri, Türkiye'nin en saygın sosyal bilimler ödüllerini aldılar. Yani demem o ki; bu karanlıkta ve körlükte birtakım insanların ki; onların -nasıl profesör olduklarını herkes biliyor- o bütün ünvanları reddediyorum. Ben böyle mutluyum... Kalenderi dervişim. Sokaktayım. Halkın içindeyim! Halkın Profesörü’yüm. Bundan büyük mutluluk mu olur?”

Bence olmaz Hocam!..

***

Akademik unvan taşıyanların uyduruk dergilerde makale yayımlama yarışında dünyada üçüncü olduğu Türkiye’de bir akademisyen çıkıp profesörlük istemiyor! (Neyseki, Orhan Bursalı Ustam’ızın dünkü yazısından öğreniyoruz; YÖK bu akademik tüccarlığın önünü kesme kararı almış)

Üst seviyede kaliteli insan araştırmacı, sorgulayıcı, azimli yeni bir bilimci kuşağı yetiştirmekten ve çağdaş ilkelerle bilim yapılmasından söz ediyor! “Fikir özgürlüğünün olmadığı bir ortamda bilim özgürlüğü de olmaz” mottosunu savunuyor! “Cumhuriyetçi Atatürkçü çizgisinden/ Kuvvacı ruhundan” asla ödün vermez Oktay Hoca gibi akademisyenlerin azınlıkta olmaması dileğiyle!..