Geçen yıl sebze ve meyve fiyatları tırmanınca, devletimiz mucize (!) bir çözüm bulmuştu. Tarım politikalarının çuvallaması, tanzim satış çadırlarında uzun kuyruklarda bekleyen halkımızla ete kemiğe bürünmüştü.

İşe yaramadığı bilakis halkı küçük düşürdüğü görüldü ki, bu yıl mucize formüle yanaşılmadı bile.

***

Sözü uzatmaya gerek yok, fiyatlara ve ithalata bakınca tarım ve gıda politikalarında değişen bir şey olmadığını görüyorsunuz. Bugün birçok temel gıda ürünlerini Avrupa ülkelerinden ya benzer ya da daha pahalıya alıyoruz. Ama kişi başı milli gelirleri bizimkinin en az 4 katı. Avrupa ülkelerinin çoğunda asgari ücret 10 bin lira civarında.

Ülkemizde el kadar paket süt 5 TL, ki o da eli kulağında zam gelecek, en ucuz yoğurt 450 gr 7-8 TL ki dört kişilik aileye bir gece yetmez. 

Sizler de biliyorsunuz, yaşıyorsunuz işte...

***

İyi örnekler yok mu?

Sınırlı da olsa var elbet.

En iyisi ülkede onca sıkıntının arasında farklı, yenilik getirmesini beklediğimiz bir gelişmeden söz etmek. ‘Halk Marketler’ geliyor.

Aslında ülkenin dikkatini çeken çalışmalar yapmaya başlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın projesi bu...

Yavaş, belediyenin, Ankara’nın merkezinde yer alan 4 bin 600 bakkalın içini ve dışını yenileyerek bayilik vereceklerini, bu bakkalların zincir şekilde temel gıda ürünlerini ucuz fiyata satacak ‘Halk Market’ler olacağını söyledi.

Projenin tarım alanındaki ayağı sözleşmeli üretim modeli ile kooperatifler olacak. Yani belediye ürettirdiği temel tüketim ürünlerini zincir marketlere dönüştürecek ve mahalle bakkalları aracılığıyla halka sunulacak.

***
Proje ilk bakışta dikkat çekici, detaylarda sıkıntı çıkar mı zaman gösterir. Aynı proje pilot olarak İzmir’de de başlatılacak..

Büyükşehir Belediyesi başkan adayı iken tanzim satış mağazaları açmayı vaat eden Tunç Soyer’in de benzer bir çalışma için talimat verdiğini, çalışmaların başlatıldığını, benzer bir formüle yöneldiğini öğrendik.

***

Tarımsal ürünlerin satışı konusunda önceleri şirket kurmayacaklarını ardından gerekirse bir tarım şirketi olabileceğini işaret eden Tunç Başkan, kafasında artık formülü netleştirmiş görünüyor.

Bakkallar yeni bir form kazanırken, esnaf da soluk alacak. Temel gıda ürünlerine bakkal daha ucuz fiyattan ulaşabilecek çünkü pazarlığı üreticiyle bakkallar adına belediye yapacak. 

Tek şart bu temel ürünlerin belirlenen kar marjıyla satılması.

Sözleşmeli üretimle kooperatifler de desteklenirken arzu eden bakkallarda kooperatif ürünleri satılabilecek.

Hatta bazı kriterleri yerine getiren bakkallara Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı Aydın Halk Et'ten et satışı yapma olanağı getirilmesi dahi düşünülüyor.

***

İzmir gibi tanzim satış mağazaları tecrübesi olan, TANSAŞ gibi dev bir markayı yaratıp sonra gömen bir kent için Halk Market zincirini kurmak zor değil. Zaten sistem sadece isteyen bakkal üzerinden işletilecek.

Tanzim Satış mağazaları fikri ise artık günümüz koşullarına uygun değil. Belediyeler tek başına işletici olduğu takdirde ya diğer bakkal ve marketlerin rakibi olmaya başlıyor ya da bir süre sonra satış baskılarıyla temel tüketim mantığından uzaklaşılıyor ki, TANSAŞ’lar bunun örneği olmuştu.

***

İzmir’in formülü henüz tam olarak net değil, şimdilik bu kadarını biliyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eşi KÖYKOOP İzmir’in Başkanı Neptün Soyer deneyimli, kooperatifleri iyi tanıyor. Mansur Yavaş’ın projesini İzmir’in dinamiklerine göre hayata geçireceklerdir.

Bir taşla birkaç kuş vurmak mümkün.

Bu proje; bakkala soluk, tarım üreticisine yeni bir pazar, kooperatifler için farklı satış noktaları, belediye yönünden de verdiği sözü yerine getirmek demek.

Bizim için de; Türk ekonomisinin daraldığı, iç yakan haberlerin peşi sıra geldiği bugünlerde göstermelik işler yerine nihayet gerçekçi bir proje demek!

Konteynerler boş gitmesin!

Dünyayı kasıp kavuran corona virüsüne karşı şahsi öfkemi bir kenara bırakıyorum. Öfkeliyim çünkü coronanın ilaç endüstrisi başta dünyayı hareketlendirmek için yeni bir küresel dizayn olduğunu düşünüyorum. Neyse kanıtım olmadığına göre bu konuyu geçelim. İzmir Deniz Ticaret Odası Başkanı Yusuf Öztürk’ün çağrısına gelelim. Çin’de fabrikaların neredeyse yarısının kapandığına dikkat çeken Öztürk, siparişlerin Türkiye’ye kaydığını ve Çin’e hammadde getiren birçok konteynırın limanlarda boş beklediğini söylüyor. Gözardı edilmemesi gereken bir uyarı. Birçok sektör de Avrupa’dan yeni talep almaya başladı. İşte şimdi ticaret ve sanayi odaları başta tüm ilgili kurumlar bu hareketliliği iyi değerlendirmeli.

Türkiye ve İzmir’in farkını Avrupa, Amerikalı büyük alıcılara anlatmanın tam zamanı. Hani fırsatçılık demeden, yeni siparişler elde etmek için bazen oluşan koşulları da göz ardı etmemek gerekiyor.