“31 Mart-1 Nisan” gecesi sabahlara değin gözlerini kırpmadan sonuç aktaran, CHP’nin oyları arttıkça coşan, Halk TV’yle simgeleşmiş o sımsıcak insanların kapı dışarı edilmesi en hafif deyişle acımasızlıktır. Yandaş medya patronlarının tutumu bile bu denli sert olmuyor. Çünkü onlar, gözden çıkardıkları gazetecileri, kamuoyunda “şok” yaratmamak için olsa gerek, zamana yayarak, belirli aralıklarla kovuyor.

Halk TV’ye büyük bir kişilik ve saygınlık kazandıran Uğur Dündar bu haksız uygulamaya tepki gösterirken, ona da aldırmadılar. Hiçbir haklı ve mantıklı neden gösterip kendilerini savunamadılar. O gün bu gündür, sanki böyle bir şey olmamış gibi, büyük bir pişkinlikle, seyircinin gözüne baka baka, istiflerini bozmadan yayın yapıyorlar!

Yalnızca bir iletişim uzmanı değil, “Cumhuriyet’e kol kanat geren” bir aydın olarak da Uğur Dündar’ın büyük bir özveri ve başarıyla düzenleyip sunduğu Halk Arenası’nı, iktidarı “zımnen” onaylarcasına süresiz kararttılar. Canlı yayınlarına çığ gibi katılan “Atatürk’ün askerleri”ne saygısızlık ettiler. Onlar ki, saatlerce uykusuzluğa aldırmadan, birçoğu ayakta, “İzmir Marşı” ağızlarında, umut yüklü haykırışlarıyla salonlara ya da alanlara sığmıyordu.

Halk TV’yi, dağdakilerin gelip bağdakilerini kovarcasına ele geçirenler şu üç kişiyi öne çıkardı: Serhan Asker, Enver Aysever ve İrfan Değirmenci. Serhan Asker’i pek gözüm tutmuyordu; ama Enver Aysever’in donanımlı (görünen) kişiliği ve etkili konuşmalarıyla beğeniyor, Cumhuriyet’teki yazılarını ilgiyle izliyordum. İrfan Değirmenci ise, denenmeye açık, rahat konuşabilen bir “televizyoncu” olarak gelecek vadediyordu. Ama fazla “tenor” sesiyle ve de çok konuşmasıyla kulak tırmalayan bir sunum sergilemeye başladı. Sık sık Halk TV’nin reklamını yaparken, fazla “benci” (egocu) bir tutumla, Atatürk’ün gençliğe yönelik bir öğüdünü çağrıştıran “İrfanı hür” deyimini bir izlence başlığı olarak duyuruyor. Kanımca bu yetenekli çocuk iyi yönlendirilmiyor.

Gelelim Halk TV’nin genel tutumuna: Her yayın kanalı gibi, o da benzerleri arasında öne çıkmaya çalışabilir; güncel deyişle, “reyting” yarışına girebilir. Ama dayanışma diye bir tutum vardır. Örneğin Türk medyasının çok büyük bir çoğunluğu, iktidar yandaşı olarak, aynı bir ilkede birleşiyor. Söz gelimi, aralarında iktidar yandaşlığı ya da muhalefet karşıtlığında yarışmıyorlar. Tersine tam bir dayanışma içindeler. Aynı biçimde çok küçük bir azınlığı oluşturan Atatürkçü yayınlar arasında da laiklik ilkesine bağlı ya da şeriatçı düzene karşı tutumlarında bir ayrım yoktur.

CHP merkezli demokratik kesimle uyumlu yayın yapabilen birkaç televizyon var. Bunların başında tartışmasız Halk TV geliyor; Atatürk devrimlerine bağlı kitlelerin büyük çoğunluğu da öteden beri onu izliyor. Doğrusu ben de yarım yamalak izlemekten kendimi alamıyorum. Alışkanlık işte.

Ne var ki “1 Nisan” şaşırtması bu süreçte bir sarsıntı yarattı. Oradan kovulanlar ile şimdi Halk TV’ye egemen olanlar arasında, siyasal görüş ve yayın uzmanlığı açısından bir ayrım yok. Öte yandan Tele 1, Cem TV, KRT vb. gibi yayınlar da ilke olarak onlardan geri kalmıyor. FOX’un aynı ilkelere bağlı olmadığı söylenebilir mi? Buna karşın Halk TV sık sık Atatürk ilkelerine bağlı “tek” muhalif kanalın kendisi olduğu “algısı” yaratma çabasında. Daha geliştirilmiş uygulayımın, donanımın, göreceli kadro zenginliğinin, tanınmışlığın, vb. sağladığı olanaklarla daha izlenebilir bir yayın sunduğu da doğrudur. İleride ne olur, bilemem.

Ama her şey bir yana “Halk Arenası” ne olacak? “Dumlupınar” bir kez daha unutturulup öksüz mü bırakılacak? Daha neler neler…