Yaklaşık bir buçuk yıldır burada, haftada bir, günümüzün karanlık gerçekliğini yansıtan, birbirinden sıkıcı yazılar yazdım. Bir işe yarasa bari! Ama o da yok. Bu kez biraz kafa dağıtmak istedim. Kitaplığıma bakınırken, ozan Halim Şefik’in OTOPSİ adlı kitabı ilişti gözüme.

Bir göz atayım dedim: Orhan Veli’nin çocukluk arkadaşı, Aziz Nesin’in ileri yaşlarda komşusu olmuş. Liseyi dışardan zar zor bitirmiş. Genellikle kol işçiliği yapmış. Haydarpaşa gümrüğünden emekli olmuş. Yazdığı şiirleri küçük bir kitapta toplamış. Kimilerini de dergilerde yayımlatmış. OTOPSİ onun tek şiir kitabı (İlk basımı kendi olanaklarıyla 1978, ikincisi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nda, 2009 yılında yapılmış). Ozanın kitabına verdiği ad, Orhan Veli’nin otopsisidir.

İşte Halim Şefik’in davranışlarından birkaç örnek: “Orhan Veli ölmüştü. Bütün arkadaşları yazılar çıkarmaya başladı. Ben dört beş ay yazamadım. Altıncı ayda bir utanç üzüntüsü içine girdim. Ve hayatta ilk defa, şiir yazmak için masaya oturdum. Akşam dokuzda yola çıkan kalemim ancak sabahın dört buçuğunda bir yere varabildi. O heyecanla kanepede uyuyan karımı uyandırdım. Şiiri okuduktan sonra, ‘çok kötü’ deyip uykuya döndü. Ben de dışarı çıkıp, deniz kenarında kahvelerin birine oturup, şiirin güzel olduğuna inanarak keyifli bir çay içtim” (Sunay Akın’ın kendisiyle yaptığı bir söyleşiden).

“Emeklilik yıllarında gezici kitapçılık yaparak” kazanır yaşamını. “Sokaklarda, vapur ve trenlerde kitap satarken bir yandan da yüksek sesle şiirlerini okur”. Arada bir şu savsözü yineler: “40 yılda yazıldı, 40 dakikada okunur”.

Sabahattin Batur’un aktardığına göre de, Kütahya’da, bir 30 ağustos günü, sırtında “30 Ağustos” yazılı tişörtüyle dolaşıyormuş. Oraya Mustafa Kemal’in gezdiği yerleri görmeye gitmiş… Başka zararsız çılgınlıkları da vardır. Örneğin zaman zaman “otobüse atlayıp Edirne’ye gider, Selimiye Camii’ni birkaç saat seyredip geri dönermiş (…). Ya da yine bir otobüse atlayıp Van’a gidermiş (…). Van Gölü’nde birkaç saat yüzüp İstanbul’a doğru yola çıkarmış” (Nesin Vakfı arşivinden).

Bir akşam geç saatlerde komşusu Aziz Nesin’e uğrar. Ünlü yazar masasında yoğun bir çalışma içinde olduğundan onunla pek ilgilenmez. Derken karısı Saynur Hanım da çıkagelir. Adamcağız, sık sık takındığı küskün tavrıyla, başı önünde ona: “Yatak odasında kırmızı karanfiller var, (…) senin için aldım. Bugün evliliğimizin on sekizinci yıldönümü de” der…

Şimdi de dizelerinden örnekler vereyim. Kendini tanıtırken, şöyle diyor: “Hangi birini sayalım/ Camda kundurada çalıştı/ İşi sevdi ve alıştı/ Ekmeğini herkes ile/ Güle oynaya bölüştü/ Bir suçu var. Ama yaptı/ Ergeç cezasını çekecek/ Koca tanrı durur iken/ İnsanoğluna taptı.”

“KUŞ

Bir kuş varmış kumrugillerden. Bu kuş/ Softalara göre: Üzkürü Robbeküm/ Üzkürü Robbeküm/ Türkçesi:/ Rabbinizi zikrediniz/ Rabbinizi zikrediniz/ diye ötermiş. Halkımıza göre bu kuş öyle değil/ Üsküdara gidelim/ Üsküdara gidelim/ diye ötüyor.

Ozanlar her dönem halktan yana olmuşlardır. Öyle ise: “ŞU KUŞUN DEDİĞİNİ YAPSAM/ KALKIP ÜSKÜDARA GİTSEM”

“Kayıp Şairler” dizisinde yayımladığı bu ilginç yapıtı bize yeniden kazandıran Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’na ve yayın sorumlusu Rüken Kızıler’e kendi adıma içten teşekkürler.