31 Mart'tan bu yana bir "Hır"lama sesidir gidiyor...

Hır... Hır.. Hır...

Ve ardından da bir "sız"lamalar başlamaz mı?

Türkiye üstünüze afiyet; soğuk algınlığına tutulmuşcasına

Hır... Hır... Hırlıyor! Sonra "sızlanmalar" ekleniyor:

Hırsız... Hırsız... Hırsız...

İşin tuhafı, bu hastalığa tutulan da sokak jargonlarındaki gibi İktidar ve de onların "mortocuları"na ait olabilir deniliyor! Malum, bu söz, "Hıristiyanlarda cenâze taşımak için tutulan kimseler" için söyleniyor !.. Anlamaya çalıştığımız konu için deniliyor ki; tıpkı "Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar!"

* * *

Üstelik bu "Hırsız" lafını da ilk kullanan partili Cumhurbaşkanımız ve de onun seçim ve makam kaybetmekle ünlenen "Son Başbakanı", eski Meclis Başkanı Binali Yıldırım olduğuna göre; sadece "Hırsız kim?" sorusunu da çözecek olan YSK idi; şimdi de top HSK eline fünyesi çekilerek verildi!... 

Malum, YSK "Hırsız Varrrr" diyenlere "tutun getirin" dedi! Ama iş, sonunda Nasreddin Hoca fıkrasına döndü: “-Baba hırsızı tuttum/ -Tut kolundan getir / -Gelmiyor / -Bırak gitsin /-Gitmiyor/ -Sen gel / -Gelemiyorum/ -Niye/ -O beni bırakmıyor.”

Evet, 31 Mart' ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı "anasının ak sütü" gibi kazanan Ekrem İmamoğlu denilen ve Türkiye'nin gündemine oturan halk kahramanının elindeki mazbatası 18 gün sonra adeta malum hikayenin içindekilerin taktiği! ile haczedilip icra dairesine konuldu Allah inandırsın; 9 günlük katmerli Ramazan Bayramımız içinde bile iddiaya göre cebren! "Haczedilen Mazbata" konuşuldu!

"Hırsız kim, yakalayan ve salan kim?" soruları da "goygoycular" yüzünden karambole getirilerek siyasi meydanlarda konuşuldu, halâ konuşuluyor... YSK'nın 250 sayfalık "gerekçeli/ gerekçesiz kararı!" bayram boyu "boş beşik" misali sallandıkça sallandı... Şimdi yeni uzatma taktikleri ile 16 gün sonraki tekrarlanacak seçimde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı "haciz dairesinde nasıl bırakılır?"ın hesapları yapılıyormuş hissi var insanların vicdanlarında...

* * *

Bakın ben, bu uzatmalı ve fıkrası bol dini bayramımızda İzmir, Urla, Çeşmealtı, Çeşme, Seferihisar, Gümüldür, Ürkmez sahillerinde eş-dost ve okurlarımla konuşup temayüllerini yokladım. "Bu iktidar bize adeta yalancı bayram yaşattı" denilmeye getiriliyor. Görüştüğüm kişiler tek kelime ile 16 gün sonraki İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde "Hacizdeki mazbata"nın "kurtarılmasını", ardından da gerçek "demokrasi bayramını" yaşayacaklarını ifade etmeye çalışıyorlardı...

Sahi, unutmadan elimdeki notlardan birini daha söyleyeyim; vatandaş sadece Ekrem İmamoğlu'nun "çalınan mazbatası"nı değil, bir de bazı bayram fırsatçılarının, bayramların olmazsa olmazı "bayram baklavasının tadının da çalındığını" ifade etti. Basın da yazdı; fırsatçılar, şeker yerine mısır şurubu, ceviz ve fıstık yerine leblebi ile yeşil bezelye tozunu karıştırıp baklavanın üzerinde halka sunmuşlar!.. Demek ki, hırsızlığın sonu yok! Bir atasözündeki gibi "ön teker nereye giderse, arka teker de aynı yönde ilerler" miş!..

Bayram notlarım çok. Anlatacak, anlayacak var mı?

Tıpkı Ordu Havalimanı'nda İstanbul'un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi ve annesinin yanında muhtemelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu talimatıyla geri çevrilmesi siyasi ayıbı gibi...

* * *

Bu bayram bitti; şimdiden 2 ay, 10 gün sonraki düşünülmeye başlandı. Ramazan Bayramı'nda idari izinle birlikte 9 gün izin yapanlar, şimdi de Kurban Bayramı'ndaki izninin gün sayısını beklemeye başladılar...

İstanbul'lu dostlara söyleyeceğimiz son söz şu; demokrasimizi kurban etmemek için, önce 16 gün sonraki 23 Haziran'da sandık başına koşalım, hacizdeki mazbatayı kurtaralım. Sonra, birlikte demokrasimizle dini ve milli bayramlarımızı doyasıya kutlayalım.