Sen “9 Eylül’’ dersin iki kelime
Ben onurlu halk anlarım
Rüzgarın çevirdiği sayfa anlarım
Sen “İzmir’’ dersin iki hece
Ben saygıyla ayağa kalkarım
(Haluk Işık)


9 Eylül 1922 Cumartesi. Çiçekler açıyordu o gün İzmir’in dağlarında. Kent, ay-yıldızlı bayraklarla adeta gelincik tarlasına dönmüştü. İşgalde bayraklar el konulup yakılınca kadınlar yıllarca sakladıkları beyaz patiskalar ve kırmızı masa örtülerini sandıklardan çıkarıp dikmişlerdi gelincikleri bir gece önce. Sonradan adı “Atatürk’’ olacak Konak Meydanı mahşer günü gibiydi.
‘’Kemalin Askerleri’’ meydana geldiklerinde yer yerinden oynadı.
Üç subay koşarak konağa girdi. Tarihi Hükümet Konağı toplantı masasında göz kamaştırıcı bir kılıç uzanıyordu... Mücevherlerle süslü kılıcı, kente ilk girecek “İzmir Fatihi’’ subaya verilmek üzere Buhara Türkleri göndermişti. Öncesinde; kılıçlardan biri Mustafa Kemal Paşa’ya, diğeri ise Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’ya takdim edilmişti. Son kılıç, konağa; Teğmenler Ali Rıza ve Hamdi Bey’lerle ay-yıldızı ve Alay Sancağı’nı çeken Yüzbaşı Şerafettin Bey’e nasip olmuştur...
3 yıl 3 ay 24 gün sonra İzmir özgürleşmiştir.
Bundan böyle bir Cumhuriyet Müzesi olacaktır.

***

Nazım Baba’nın Kuvayi Milliye Destanı’ndaki şayak kalpaklı 'Sarışın Kurt', bu kez Bornova Belkahve’de bir incir ağacının altında, Kadifekale’de Ay-Yıldız’ın dalgalandığı İzmir’i seyretmektedir. Düşman devletlerin karma donanması körfezi terketmektedir.
O gece müthiş keyiflidir Sarı Paşa! Nif’te(Bugünkü Kemalpaşa) bir bağ evinde geceleyecektir.
Bir sigara yakar, kahvesini yudumlar, yanındaki İsmet Paşa’ya, ‘’Biliyor musun İsmet; Bir rüya görmüş gibiyim!..’’ Evet mucizeyle bitendi rüya!.. 10 Eylül..Pazar sabahı..
Başkumandan’ın yanında Fevzi (Çakmak) ve İsmet Paşa’larla kente gelişi de muhteşemdir.
İzmirliler Büyük Halaskar’ı(kurtarıcı) büyük bir törenle, sevinç ve coşkuyla karşılar.
Hükümet Konağı balkonundan, alanı hınca hınç dolduran ahaliyi selamlar Paşa, kısa bir konuşma yapar tevazıuyla; “Bu başarı, milletindir” der. O gün Konak Meydanı’na İzmirliler’in Atatürk’e armağanı olan bir açık otomobil getirilir.
Otomobilin her yanı kırmızı beyaz kurdelelerle, küçük beyaz güllerle süslenmiştir.
Gül bahçesi gibi arabayı beğenerek seyreder Mustafa Kemal Paşa, İzmirlilerin
inceliğinden duygulanır. Fakat çiçeklerin arasındaki kurban edilecek kuzuyu fark edince, Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey’e dönerek: ‘Aman! Çabuk gidin söyleyin; şu kuzuyu kesmesinler...”
Gazeteci Ruşen Eşref sonrasını anlatıyor: “Aşağıya koştum. Varınca gördüm ki beyaz mermere al kanlar yayılmış, vaktinde yetişemediğimi arz için başımı ve ellerimi kaldırıp yukarı sana doğru baktım. Gördüm ki balkondan çekilmiş. Şimdi o anı bir daha hatırladıkça, saldırganın ordusunu yok
etmiş bir Muzaffer Başkomutan’ın bir kuzu kanı dökülmesine bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır olduğunu hasretle bir daha anıyorum..” Sonrasında İzmir’i; “Akdeniz’e karşı ışığı olan kent” olarak niteleyen Eşsiz Kahraman Atatürk’e 14 Eylül 1922’de belediyece "En Büyük Hemşehri" sıfatı verilir.

***

Annesi Zübeyde Hanım’ı İzmir Karşıyaka’ya emanet eden, “Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirliler’i severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim” sözlerinin sahibi; Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük değeri Mustafa Kemal Atatürk.
O’nun ifadesi ile; “Milletin makus talihini yenen kader adamı” İzmir doğumlu 'İkinci Adam' İsmet İnönü. Ölüme; "Ölsem Ne Gam!
İzmir’i kurtarmıştık ya! Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya" diyerek meydan okumuş Yüzbaşı Şerafettin. Teğmen A.Rıza, Teğmen Hamdi,Teğmen Celil, Üsteğmen Selahattin, Yüzbaşı Fikret, Binbaşı Zekai, Antalyalı Hakkı, Avanoslu Ahmet ve Konyalı Mehmet, Bombacı Ali Çavuş, Kürt Reşo, 1 metre 10 santimlik boyuyla Ali Şamil.
Asım, Fevzi, Fahrettin (Altay) Paşalar... Mustafa Kemal’in Sakarya’dan sonra yolda "Biraz dinlenin" dedikçe "İzmir’de...
İzmir’de dinleniriz Paşam" diyerek durmaksızın koşan Mustafa Kemalin Askerleri.
Piyadesi, suvarisi ile şehitlerimiz… 9 Eylül’ün Çılgın Türkleri! Kuruluşa/ kurtuluşa kanlarıyla imza atan emeği geçen her kişi! Bizler de bu ülkeyi sizler gibi -gırtlağımıza kadar dolu- sevdik, seveceğiz.. Anılarınız önünde saygıyla minnetle eğiliyoruz.

***

9 Eylül 1922 Cumartesi.
Güneşin ufuktan doğduğu gün!