Temel, bir gazeteciye Emel Sayın için; “Onu çok iyi bileyrum. Ne de olsa aynı yastığa baş koymişliğimuz var!” demiş. Bu haber çok yayılınca Emel Sayın dava açmak zorunda kalmış.

Hakim Temel’e sormuş; “Niye böyle bir şey söyledin?”

“Söyledum, çünkü gerçek Hakim Beyciğum!” demiş Temel “İstersenuz otelun adinu da verebilirum.”

Hakim bu kez Emel Hanım’a ne diyeceğini sormuş.

“Ben bu adamı hiç tanımam!” demiş Emel Hanım “Bırakın aynı yastığa baş koymayı, yüzünü bile görmüşlüğüm yoktur.”

Hakim tekrar Temel’e dönmüş. “Efendum ben de yalan yokidur!” demiş Temel “Ben tanışıyoruz demedum ki! Emel hanimun bir gece konser içun kaldiğu otelde ben oda temizlikçisiydum. Emel Hanum odayu boşalttiğunda temizlemeden önce hatıra olsun diye onun yatağuna uzanup yastiğuna başimu koydum. Hepisu bu!” ( Bir Ulvi Puğ fıkrasıdır.)

****

Ekonomi Bakanımız sayın Nebati de Temel gibi iddialı konuşmuş ve; “Fiyatları biliyoruz, aynı sofradayız.”demiş.

Bir zamanlar aynı  sofradaydık, dese Nebati Margarin dönemini kastediyor, hakikatten de bir zamanlar hepimizin sofrasında Nebati vardı. Adam, Temel gibi yemin etse başı ağrımaz deyip hak vereceğim.

Ama aynı sofradaydık, değil “Aynı sofradayız!” diyor.

Hani; “Aynı güneşte çamaşır kuruttuk!” diye bir geyik vardır ya acaba o sözle Nazım Hikmet’in Güneşin Sofrasında şiirini mi paçal yaptı?

Heeey

hop

Heeey

hep

birden geçelim.

Doldurun çocuklar,

doldurun

doldurun,

doldur içelim.

Dostların arasındayız!

Güneşin sofrasındayız!

Hepimiz aynı güneşin altındayız, demek ki aynı sofradayız, manasında yani...

Bırakın, Temel gibi aynı yastığa farklı zamanlarda baş koymayı, “Bir yastıkta uyuyanlar bile birbirlerinin rüyalarını bilemezler." demiş Ahmet Hamdi Tanpınar.

Sayın Nebati; milletin hayali başka sizin rüyanız başka.

4.5 milyon abonenin elektriği, doğalgazı kesilmiş durumda.

İnşallah bunu da; “Ekonomimiz çok hızlı büyüyordu, biraz gaz kesme ihtiyacı duyduk!” diye açıklamaya kalkmazsınız.

***

Hakim bir başka davada Temel'e sormuş; "Evladım, davacı Dursun'a borcunu neden bir türlü ödemiyorsun?

Temel boynunu büküp; "Ödeyeceğum ödemesune de Haçim Pey!" demiş "pu Dursun denen heruften tam 20 yildur, pana borcumu ödemek içun 8 ay mühlet vermesinu isteyrum bir türlü o süreyu vermeyi. Bu koşullarda ben porcimu nasil ödeyeceğum!”

Neyse ki sayın Nebati de konuşmasının sonunda müjdeyi vermiş; “Aralık ayında enflasyonun nasıl düştüğünü göreceksiniz!”

Nisan’dan Aralık’a, sayın Nebati de 20 yıldır iktidarda olduklarını unutup Temel gibi 8 ay daha süre istiyor. 

Vallahi sayın Nebati ilk genel seçimlere kadar süreniz var.

Bence, bundan sonra bu millet size süre değil, sandıkta dersinizi verecek.

***

Fıkra bu ya; seçim kararı alınmış ve AKP Genel Başkanı sayın Erdoğan memleketi Rize’de seçim çalışması için tur atarken biraz ileride Temel’in sert bir şekilde poposunun üstüne düştüğünü görmüş.

Hemen koluna girip Temel’i kaldıran sayın Erdoğan, elindeki mikrofonla çocucuğun kafasına vurduğu o sempatik haliyle sormuş; “Bak seni yerden kaldırdım. Artık bu seçimde oyunu bana verirsin değil mi?”

Temel; “Mümkün değul efendum!” demiş “Yere düştüğümde sadece popomu çarptum, çok şükür kafamu değul!”

Evet, ekonomi uzmanımızın önderliğinde enflasyon tavan yaparken ekonomimiz poposunun üstüne yere çakıldı. 

Eğitim dibe vurdu, ayılmadık,

Adalet dibe vurdu, uyanmadık,

Demokrasi dibe vurdu, umursamadık.

Ama ekonomi dibe vurunca nihayet seçmenin de kafasına  dank etti.

Bu kez; Açlık Oyunları, Taht Oyunları’nı yenecek.

Rahmetli Demirel; “Tencerenin düşürmeyeceği hükümet yoktur! Kaynamayan tencere her iktidarı götürür!” demişti.

En sevdiğim düşünür Fa-Lanca (ki yazıldığı gibi okunur) da; “Millet evindeki tencerede yemeğini kaynatamıyorsa o tencerede mutlaka iktidarın suyunu kaynatır!” diye boşuna dememiş.

O yüzden; ilk seçimde seçmenin bu iktidara vereceği cevap, Temel’inki ile aynı olacaktır;

“Dank sesi sizi yanıltmasın. Kafamızı çarpmadık, çok şükür!”