İdil Biret

Suna Kan

Gülsin Onay

Nevbahar Aksoy

Bedri Baykam

Fazıl Say

Emre Can Yavuz

Bu isimlerin ortak noktası nedir? Hepsi ve az sonra isimlerini okuyacağınız diğerleri kendi sanat dallarında birer dahi. Fakat, Türkiye'nin ismini tüm dünyada duyuran, en ünlü konser ve sergi salonlarında hayranlıkla ayakta alkışlanan bu isimlerin tek ortak noktaları muhteşem sanatçılar olmaları değil. Onların ortak noktaları; hepsinin de Türkiye Cumhuriyeti Devleti himayesinde yurt içinde ve yurt dışında özel eğitim almış olmaları.

1948 yılında 5245 sayılı “İdil Biret ve Suna Kan’ın Yabancı Memleketlere Müzik Tahsiline Gönderilmesine Dair Kanun” kapsamında piyanoda İdil Biret ve kemanda Suna Kan Fransa’ya Paris Konservatuarı'na gönderilmişlerdir.

1956 yılında 6660 sayılı “Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Yetiştirilmesi Hakkında Kanun” kapsamında 1960’lı yılların sonuna kadar, piyanoda; Verda Erman, Ateş Pars, Fuat Kent, Selman Ada, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, kemanda; İsmail Aşan ve Tunç Ünver, resimde; Hasan Kaptan, Vedat Çizer, Nevbahar Aksoy, Neveser Aksoy ve Bedri Baykam eğitim almaları için yurt dışına gönderildi.

1970’li ve 1980’li yıllarda uygulanan “Özel Statü” kapsamında 6660 sayılı kanunun işlerliğini kaybetmesinin ardından oluşan boşluğu farklı bir yöntemle giderebilmek amacıyla Mithat Fenmen ile İlhan Baran’ın öncülüğünde, üstün yetenekli çocukların Ankara Devlet Konservatuarı’nda hızlandırılmış yoğun eğitime alınması ve çeşitli burslarla yurtdışına gönderilmelerine olanak sağlanmıştı. Bu dönemde “özel statü” uygulamasından; piyanoda; Oya Ünler, Burçin Büke, Fazıl Say, Muhittin Dürrüoğlu ve Yeşim Alkaya, kemanda; Çağıl Yücelen Akın, Özgür Balkız ve Ertan Torgul, viyolonselde; Şölen Dikiner ve Çağlayan Ünal faydalanmıştı.

Ve son olarak 1998 yılında İzmir’de müzik alanında üstün yeteneklere sahip olduğu anlaşılan 8 yaşındaki Emre Can Yavuz, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın onayıyla kurulan Uzmanlar Kurulu’nca devlet himayesine alındı. Prof. Nevid Kodallı başkanlığında toplanan kurul, “yapılan tüm değerlendirmeler sonucunda başarılı bulunan Emre Can Yavuz’un özel statüdeki mesleki eğitimini Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda yapmasına, ancak konservatuvar eğitiminden sonra yurt dışında eğitime gönderilmesine oybirliğiyle karar vermişti.

Resmi kayıtlara göre 1998 yılından sonra devlet himayesinde eğitim alan olmamış. O tarihten sonra sanırım yeterince yetenekli çocuk dünyaya gelmedi. Ya da önceden eğitim almış ve uluslararası itibarı olan isimlerden çıkan aykırı sesler bu işin rafa kalkmasına neden olmuş.

Neyseki Acun Ilıcalı var da! yetenekli gençlerimizi, 3 dakikalık ekran performanslarıyla izleyebiliyoruz! O da olmasaydı ne olacaktı acaba?