09-bahar-arslanCumhuriyetin yurttaş olarak kazanımları: Tevhid düşüncesi, yani birlik. Buradaki birlikten sosyolojik olarak kamusallığı çıkarımsayabiliriz. Zira böylesi bir bütünsellik bizi kamu alanı önünde eşitliğe götüren bir projedir. Nitekim bu proje “tevhid-i tedrisat” kavramı üzerinden somutlaştırılmıştır. Yani eğitim ve öğretim birliği yasası...
Eğitimde dinsel ve geleneksel eğitime son verilerek laik ve bilimsel esaslar doğrultusunda eğitim yapılması...
Kız öğrencilerle erkek öğrencilerin birlikte, karma eğitim yapması...
Bilimi hayatta tek yol gösterici rehber olarak kabul etmek...
Cumhuriyetin kızlarını okutarak toplumsal cinsiyet alanında eşitsizliği ortadan kaldırmak...
Kadına bir biyolojik cinsiyet “sex” öznesi olarak değil, bir toplumsal cinsiyet “gender” öznesi olarak bakmak...
Medeni Kanun’un 1926’daki kabulü...
Hukuk olarak özel ve kamu hukuku alanında kadını erkekle eşit yapmak...
1930’da yerel seçimlere, 1934’te ise genel seçimlere kadının katılımı sağlanarak Türk kadınına uygar dünyada hak ettiği yeri vermek...
1927’de nüfus sayımı yapmak...
İlk kez kadın-erkek nüfusu birlikte saymak...
Aynı ülkenin eşit yurttaşları olduğumuzu 1927’de nüfus sayımı ile duyumsamak...
Köylüyü milletin efendisi yapmak...
Rus narodnizminden, Balkan köycülüğünden, solidarist-dayanışmacı düşüncelerden hareket ederek köy çocuklarını önce köy eğitmen kurslarında daha sonra köy enstitülerinde eğitmek...
Sığırtmaç, maraba ve yanaşma olmaktan başka hiçbir şansları bulunmayan köy çocuklarına dünyanın kapılarını açmak...
Köyü köy çocukları aracılığı ile içeriden canlandırmak...
Keman, piyano ve bağlamanın mükemmel senteziyle mandolin çalan ve Anadolu’yu aydınlatan köy çocukları...
Dünya klasiklerini Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeviri programlarıyla okuyan, çoban ve sığırtmaç olmak yerine yazar, aydın birer sanatçı olan köy çocukları...
Fakir Baykurtlar, Mahmut Makal’lar ve daha niceleri...
Soyadımız oldu örneğin, 1934’e kadar bir soyadımız yoktu. 1934’ten itibaren soyadımızla anılmaya başladık. Yılmaz, Korkmaz, Şahin, Arslan, Doğan en çok aldığımız soyadlarıydı… Sonra Demir’in versiyonları… Ündemir, Akdemir, Soydemir, Gökdemir vb… Aile olduk. Adresimiz oldu.
Sokak numaramız, oturduğumuz evin numarası yani yerimiz yurdumuz belli oldu. Tutumluyduk artık...
“Yerli malı Türk’ün malı”ydı… Tasarruf yapmayı öğrendik… Yerli malı haftalarımız oldu. Leblebi ve nohutla kuru üzüm vazgeçilmezlerimizdi…
Türk abc’sine kavuştuk. İmparatorluk döneminde yüzde 5 olan okuma-yazma oranımız giderek arttı.
Halkevleri, halk odaları kuruldu.
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu milli kültürümüzü Arapça ve Farsça’nın egemenliğinden kurtardı.
1933’teki üniversite reformu ile batılı anlamda gerçek üniversiteye kavuştuk.
İktisatta ılımlı devletçi olduk. Her şey kamusal yarar içindi.
Bir imparatorluğun bakiyesinden çağdaş bir ulus-devlet yaratabilmek için hayal kurduk. Ütopya yarattık. Hayallerimizin peşinden koştuk.
“Yurtta barış dünyada barış” ulu önderin, Atatürkümüzün mirasıydı bize… Hep bunu sağlamaya çalıştık. Bu sayede II. Dünya Savaşı belası savuşturabildi. Çok sıkıntılar çektik. Ekmek karne ile satıldı ama vazgeçmedik cumhuriyet ve değerlerinden… Çünkü onunla yurttaş olmuştuk. “Tebaadan ulusa” cumhuriyetle geçmiştik. Ümmet kavramı yerine vatan, millet ve yurttaş kavramlarını cumhuriyetle inşa etmiştik.

Bu dosya için yararlanılan kaynaklar:
Sabri Yetkin, Cumhuriyet’in İlanı ve İzmir Kutlamaları, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı Yay., İzmir, 2002;
Oktay Gökdemir, Cumhuriyet’in 90. Yılı Anısına Cumhuriyet ve İzmir, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı Yay., İzmir, 2013;
Philip Pettite, Cumhuriyetçilik, Çev: Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yay., İstanbul, 1998;
Bahar Arslan, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e İki Devrim; İki Süreç “Tarihsel, İdeolojik ve Olgusal Bir Karşılaştırma”, Islık Yay., İstanbul, 2016;
Mehmet Ali Kılıçbay, Cumhuriyet Ya da Birey Olmak, İmge Kitabevi, Ankara, 1994.