İçişleri Bakanlığı'nın genelgesi kapsamında 65 yaş ve üzeri ile 20 yaş altı vatandaşların 18.11.2020 tarihli ve 19161 sayılı Genelgeyle belirlenen saatler içerisinde (10.0013.00, 13.0016.00 saatleri arası) şehir içi toplu ulaşım araçlarını (metro, metrobüs, otobüs, minibüs, dolmuş vb.) kullanmalarının kısıtlanması kararı alınmıştı.

İzmir İl Hıfzıssıhha Kurulu da toplanarak 01.12.2020 tarihli 2020/140 sayılı kararın 3. maddesini yani 65 yaş üstü ve 20 yaş altına getirilen toplu ulaşım kısıtlaması kararını oy birliğiyle kabul etmişti.

Emekli-Sen merkez yönetim kurulu üyesi İbrahim Yılmaz İzmir Valiliği'nin aldığı bu kararın kendisini mağdur ettiğini öne sürerek, kararın yerinde olmayıp Anayasaya, yasaya ve usule aykırı olduğunu ifade ederek, konuyu yargıya taşıdı.

Sendikadan yapılan açıklamada, "İzmir İl Hıfzıssıhha Kurulu'nun 65 yaş üstü ve 20 yaş altının toplu ulaşım araçlarını kullanmalarının yasaklanmasına yönelik kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali için İzmir 5. İdare Mahkemesinde dava açtık." denildi.

65 yaş üstü ve 20 yaş altı için uygulanan toplu ulaşım kısıtlaması kararının mağduriyet yarattığı vurgulanan dava dilekçesinde, şu ifadeler kullanıldı:

“Koronavirüs salgınıyla mücadele etmek amacıyla alınan tedbirler kapsamında İzmir İl Hıfzıssıhha Kurulu'nun 01/12/2020 tarihli, 2020/140 sayılı kararının 3. maddesi, Anayasamızın güvencesi altında olan bir temel hak ve hürriyetin sınırlandırması niteliğindedir. Olağan dönemlerde temel hak ve hürriyetler yüksek düzeyde bir anayasal korumadan, olağanüstü hal dönemlerinde ise düşük düzeyde bir korumadan yararlanırlar.

Anayasamız tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele edilmesi için gerekli tüm hukuki imkanları Cumhurbaşkanına vermiştir. Cumhurbaşkanı, Anayasamızın 119'uncu maddesinden aldığı yetkiyle, tehlikeli salgın hastalık sebebiyle olağanüstü hal ilan edebilir ve arkasından da olağanüstü hal Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle gerekli bütün tedbirleri alabilirdi. Bu tedbirler de Anayasamızın 15'inci maddesindeki şartları taşımak kaydıyla hukuka uygun olurdu.

Ancak Türkiye'de bu yapılmamış, olağanüstü hal ilan edilmemiştir. Dolayısıyla, olağanüstü hal ilan edilmediğine göre, koronavirüs salgınıyla mücadele etmek amacıyla alınan tüm tedbirlerin Anayasanın 13'üncü maddesindeki sıkı şartlara uygun olması gerekir. Ya olağanüstü hal ilan edilir ve 15'inci maddenin tanıdığı geniş imkanlardan yararlanılır ya da olağanüstü hal ilan edilmez ve bu durumda 13'üncü maddedeki şartlara uymak zorunda kalınır. Bu iki seçenek arasından ortalama bir yol yoktur.”