Haber/ Didar DEMİRCİ

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli asistan Doktor Kadir Songür’ü jiletle boğazından yaralayan sanığa verilen 20 yıl hapis cezası, istinaf incelemesi yapan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4’üncü Ceza Dairesi tarafından bozuldu. Söz konusu duruma ilişkin İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu, Songür’ün annesi ve eşi ile birlikte İzmir Tabip Odası konferans salonunda basın açıklaması düzenledi. Sağlıkta şiddetin cezasız kalmaması gerektiğine vurgu yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, olaya ilişkin basına açıklama yaptı.

Çamlı’nın açıklamalarının ardından söz alan Songür’ün eşi Çisel Songür, bu süreçte çok yıprandıklarını dile getirerek, “Adalet istiyoruz” dedi.

ŞİDDET ARTARAK DEVAM EDİYOR

Son yıllarda sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artığına dikkat çeken Çamlı, şiddetin cezasız kalmaması için yıllardır mücadele verdiklerini ve seslerini duyurmaya çalıştıklarını hatırlattı. İstinafta sanığın akıl sağlığına yönelik tespitlerin yapılmasının istendiğini dile getiren Çamlı, “Sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığı yapılacak bilimsel tespitler sonunda ortaya çıkacaktır. Bu noktada, Adli Tıp Kurumunun tıbbın temel ilkelerine ve içtihatlarına uygun, objektif değerlendirme yapacağına inanıyoruz. Sanık hakkında verilen cezanın miktarı konusunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından yapılan değerlendirme konusunda ise, hekimler olarak söyleyeceğimiz sözler var. Bir kişinin, işlediği suç nedeniyle, mevzuatın belirlediği sınırlar içinde cezalandırılması ceza hukukunun temel ilkelerindendir. Sanığın cezası belirlenirken, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar dikkate alınarak takdiri indirim sebepleri uygulanabilir. Kanun, bu konuda takdir hakkını hakime bırakmıştır” şeklinde konuştu. Öte yandan Çamlı, “Sanığın hangi olumlu davranışı nedeniyle indirim uygulanmalıdır? Sanık, elinde jiletle hekimi öldürmek için yaptığı planda başarısız olduğu için mi indirimden yararlanmalıdır?” sorularını sorarak, “Üzüntümüzün, serzenişimizin, tepkimizin tek sebebi, olayın mağdurunun hekim olması değildir. Üzüntümüzün, serzenişimizin, tepkimizin sebebi, kamuoyu vicdanını bu kadar derinden sarsan bir olayda, hukuki bir gerekçe yokken sanık hakkında indirim uygulanması gerekliliğinin tartışılıyor olmasıdır” dedi.

“ÖZEL BİR KİNLE HAREKET ETTİ”

Sanığın en ufak bir pişmanlık belirtisi göstermediğini duruşma salonunda gördüklerini açıklayan Çamlı, sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Yargılama aşamasında, duruşma salonunda yargılamaya dinleyici olarak tanıklık eden bizler, sanığın, özel bir kinle hareket ettiğini, planlı bir eylem içinde olduğunu, hazırlıklı şekilde hekime zarar vermek için hastaneye gittiğini, hekimin yaşadığı mağduriyet nedeniyle bir üzüntüsünün ve pişmanlığının olmadığını, bir vicdan azabı olmadığını gözlemledik. Bu gözlemi İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi de yaptığı içindir ki, sanık hakkında verilen cezada indirim uygulamamıştır. Doğaldır ki, hakimler, verdikleri kararlarda bağımsızdırlar. Doğaldır ki, mevzuata göre takdir hakkını kullanırlar. Takdir haklarını kullanırken dikkate almaları gereken kriterler bellidir. Bu kriterlerin, bu olayda varlığı tartışmalıyken, bozma gerekçesinde indirime vurgu ilk derece mahkemesine yönelik ve hukuka aykırı bir baskı niteliği taşımaktadır. Beklentimiz, adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesidir.”