Erol SOĞANCI (Tes-İş Sendikası Yatağan Şubesi Eski Başkanı) (1987-2006)

Kitabın kapağında yazıldığı gibi “sınıf hareketiyle iç içe bir ömür” aynı zamanda sendikalarla geçen bir süreç, en değerli olanı Tes-İş dönemi bence. Benim deyişimle Tes-İş; “Büyük Balık”tı. Ama bu değerlendirilmemiş. Kamil Kartal’ın, Çetin Uygur abiye saygısı çok yüksek. Kendi ifadesi ile aralarında usta çırak ilişkisi var. Çok önemsediği “işçi sınıfının karıncası” olmayı da ondan öğrenmişti. Tes-İş'te inatla duracaklardı ve bu sağlanmalıydı. Gücünün üstünde tavır göstermeyecekti. Gerçekçi olacaktı ama. Emin adımlarla yavaş ve sağlam şekilde ilerlemek mümkündü. İyi taktikler ve sağlam stratejilerle bu mümkündü. Sonuç; çok yüksek hızla ilerleyip aynı hızla duvara çarparak çok daha geriye düşmek olmamalıydı. Kitapta değerlendirme yapan bazı kişilerin dediği gibi; emekler, en çok da Kamil Kartal’ın emekleri heba olmayacaktı.

Anlatıcılardan birinin dediği gibi; “Kamil ağabeyin güçlü bir sendikada başkan olasını isterdim” sözü benim düşünceme de uygun, Tes-İş’te bu mümkündü. Belki çok daha ötesi. Çetin Uygur ağabeye de bu konuda yönlendirme görevi düşüyordu.

12 EYLÜL SONRASI

Kitapta anlatılanlar daha çok 12 Eylül sonrasının eski Devrimci-Yol’un işçi sınıfı ve sendikal mücadelesindeki süreci dile getiriyor.

Kitaptaki anlatıcılardan birinin yaptığı tespite göre Dev-Yol, 4’lü bir yapıya sahip:

1 - Çetin Uygur öncülüğünde 1989 1 Mayıs’ında 1. sayısı ile yayın hayatına başlayan “İşçilerin Sesi” gazetesi ile ete kemiğe bürünen sınıf bölümü (İşçilerin Sesi gazetesi Tes-İş Yatağan Şubesi'ne de düzenli olarak gelirdi).

2 - Dağcılar.

3 - Taner Akçam etrafında toplanan Almanya bağlantılı gurup.

4 - Oğuzhan Müftüoğlu’nun yönlendirdiği ÖDP ve Sol Parti’ye evirilen sivil toplumcular diye adlandırılan grup.

Devrimci-Yol’un “Tartışma Süreci” toplantılarına işyeri konseyleri adına seçimle giden tek temsilci Kamil Kartal. “Biz kamyonu devirdik, tekrar direksiyona çıkmayalım, gençlere yol açalım” diyen Nasuh Mitap, Oğuzhan Müftüoğlu’nun, “bir masa, herkese bir sandalye” şeklinde yaklaşmasına; “Masa sandalye örgütü” şeklinde yaklaşması gülümsetiyor insanı.

ÖREN TOPLANTILARI

Kamil Kartal’ın Tes-İş Sendikası şube başkanıyken Disk’in “Ören toplantıları”na katılması tartışma götürecek bir tutum. Ancak özetlenen durum, “İşçilerin DİSK”i mi? yoksa “Sendikacıların DİSK”i mi? sorusuna cevap; sendikacıların Disk’i. Burada yeniden açılan Disk’e bağlı sendikaların para ve mal varlığının nasıl yağmalandığı çok güzel anlatılmış. Kitapta; 12 Eylül öncesi dönemde birbirlerine “sosyal faşist”, “Maocu bozkurt” şeklinde sıfatlandıran TKP ve TDKP hareketlerinin sendikal anlayış konusunda aynı çizgiye gelmiş olmaları çok çarpıcı verilmiş.

Tüm sendikalar için geçerli olan soru bu; sendikacıların sendikası mı? yoksa işçilerin sendikası mı?

Disk Genel-İş Aydın şubesindeki tanık olduğum uygulamalar ve Tes-İş Sendikası Yatağan Şubesi başkanlığım sürecinde yaşadığım, tanık olduğum uygulamalar tartışma götürmez bir şekilde sendikacıların sendikası olduğu şeklindedir.

PROFESYONEL SENDİKACILAR

Sendika derken soyut bir şey değil tabi; maddi varlıklar, araçlar, imkanlar en çok da İşçilerin parasının nasıl ve kime harcanıyor olduğudur.

Profesyonel sendikacılar en büyük payı alır. Amatör yöneticiler ve yöneticilere yakın kadrolar da bir miktar bu imkanlardan faydalanır. Maaş, diğer ödentiler, yurtdışı seyahat harcamaları cumhurbaşkanına yapılan ödemelerin bile çok üzerindedir. Kabul edilebilecek sınırların çok ötesindedir. Böyle olunca da sendika temsil ettiği topluluğa değil, kişilere çalışır bir kurum haline gelir. Bu durum Disk’e ve Türk-İş’e bağlı sendikalarda da benzer özellikler taşır. Sendikaların üye sayısı ve ekonomik gücüne bağlı harcamalar çok göze batacak şekilde olabilir. Bina yapan, araç gereç, alım satım süreçlerinde çoğu zaman birtakım şaibeli işler yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bu bağlamda Türk-İş ile Disk arasında bir fark var. Disk’te işçi sınıfı için mücadele etme ve demokratikleştirme koşulları daha fazlayken, Türk-İş’e bağlı sendikalarda bu araçlar daha sınırlıdır. Fark elbette “soğan zarı kadar değildir.”

CUMHURİYET GAZETESİ

Kamil Kartal, Tes-İş’te yaşadıklarından sonra 1989 baharı sonrası solcu-devrimci sendikaların “Biat Sendikacılığı”na dönüştüğünü güzel ifade ediyor. Ekonomik imkanlar solcuları omurgasız hale getirmişti. Bu konuda da çokça örnek mevcut.

Devrimci Basın-İş örgütlenmesi içine girmek ve iş kolunda çalışıyor görünmek için Cumhuriyet Gazetesi matbaası müdürünün, Devrimci-Yol’un önemli isimlerinden Melih Pekdemir olduğunu görüyorsunuz. Cumhuriyet Gazetesi'nde örgütlenmemek koşuluyla Kamil Kartal’ın işe girişi yapılıyor. Elinde olmadan da olsa işçilerin baskısı ile Cumhuriyet Gazetesi’nde sendikal örgütlenme yapılarak toplu sözleşme yetkisi alınıyor. Bu süreçte İlhan Selçuk, Gürbüz Çapan, Alev Coşkun ve özellikle de Melih Pekdemir rolleri çarpıcı şekilde ortaya dökülüyor.

O dönem Doğan Holding sahibi Aydın Doğan’ın telkini ile İlhan Selçuk’un Cumhuriyet Gazetesi’nde sendikayı nasıl tasfiye ettiğini de görüyorsunuz. Kamil Kartal’ın işkolunda usulen görünüyor olması için Cumhuriyet Gazetesi matbaası çalışanı şeklinde olduğu gibi; Genel-İş Genel Başkanlarından Mahmut Seren ile bağlantılı şirket olduğu söylenen, temizlik şirketinde gösterilmiş olması da başka bir durum tabi.

Basın-İş sürecinde Cumhuriyet matbaası, yine “sol sermaye” denilebilecek Swiscard ve Still Matbaası dışında etkili olunan başka bir işyeri yok. Bana göre de sermaye sahibinin ideolojisi değil elbet, ama o durumdan faydalanılmış. Buna göre de her şey ama her şeyin sınıfsal olduğu çok net.

'BEN BU İŞİ ÇÖZERİM'

Enerji-Sen sendikasında çok başarılı ve aktif işler yaparken kabına sığmayan Kamil Kartal, Çetin Uygur abinin mühendis olmasından esinlenerek “bana bir elektrik mühendisi bulun ben bu işi çözerim” anlayışı hiçbir çözüm oluşturamadığı gibi bulunan mühendis de sorun yaratan bir araç oldu.

Kitaptan çıkardığım bir konu da, Disk Genel Başkanı Doktor Arzu Çerkezoğlu’nun etkili ve başarılı sendikacı olmasında Kamil Kartal’ın payı çok fazla. Ancak Arzu Çerkezoğlu, Kamil Kartal’a özellikle de Soma’da en büyük vefasızlığı yapmış. Disk Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Dev Maden-Sen Başkanı Tayfun Görgün ile siyasal gelenekleri farklı. Bu ikilinin ortak bir şekilde Kamil Kartal ve Başaran Aksu’ya karşı “komplo” içerisinde olması kabul edilmez bir durumdur.

GERÇEK BİR SOLCU

Bireysel hiçbir beklenti olmaksızın kişiyi erdemli yapan özelliklerin tamamı Kamil Kartal’da var. Ben bunu biliyordum. Kitabı okuyunca daha da iyi anladım. Kamil gerçek bir solcu ve toplumsal çıkarları önde tutan biri gibi davrandı hep.

Yaşamını sürdürmek için öğrenci servis şoförlüğü, taksicilik yapması hatta taksiciler derneğine başkanlık yapmış olması da önemli.

Devrimci Sağlık-İş örgütlenmesi için olağanüstü çaba harcadığı kesin. Bizim uzun süre önce mücadelesini yaptığımız ama bir ilerleme kaydedemediğimiz taşeron işçilik konusunda önemli başarılar sağlamış. Yasal düzenlemelerin yapılmasının en önemli aktörlerinden biri de Kamil Kartal. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinde çalışan taşeron işçisi arkadaşların, geriye dönük parasal hakları için dava açılması konusuna da vesile olmuştur. Mevcut Tes-İş Yatağan Şube Başkanı ve yönetiminin konuyu sıkı takip etmeleri de bu hakların alınmasında ekili olmuştur. Bu süreç kitapta çok güzel anlatılıyor.

Çetin Uygur abinin isteği ile 5 yıla yakın bir süre Yeraltı Maden-İş Sendikası örgütlenmesi süreci için Zonguldak’a gitmesi. Enerji-Sen Sendikası 2'nci şubesinin Afşin’de açılmış olması rolü. Soma’da 8 yıla yakındır sabırla ve ısrarla sürdürülen çalışmalarla ilgili yorum yapmayı uygun görmüyorum. Yanlış şeyler yazarak Kamil Kartal ve diğer arkadaşların emeğine ve başarılarına saygısızlık yapmaktan korkarım.

Her şeyi bir kenara bırakarak Tes-İş İstanbul 1 Nolu Şube ve sonrası ile ilgili sağlam ve emin adımlarla ilerlense: Çetin Uygur abi ve diğer “akil” değerlerimiz yönlendirmeyi böyle yapsalar iyi olurmuş. Kitap’da yanımda yeri ayrı olan Genel-İş Genel Koordinatörü Muharrem Kılıç hocam ve Mete Gönültaş abiden güzel bahsedilmiş olmasını değerli buluyorum.

Kamil Kartal maddi-manevi, makam-mevki hiçbir karşılık beklemeden işçi sınıfının sınıfsal çıkarları için çok büyük çabalar harcamış büyük emekler vermiştir. Onun gibi çok değerimiz yok. Onu siyasetler üstü tutarak korumalıyız. Zaten onun duruşu da geneldir. O bunu hak ediyor. Kitap, son 50 yıllık siyasal ve sınıf hareketine de ışık tutuyor. Mutlaka okunmalı. Fakat sonraki baskıları için düzenlemeler de yapılmalıdır.

BİTTİ

Öyle Mi Alay Komutanı

Sınıf Hareketiyle İç İçe Geçmiş Bir Ömür

Kamil KARTAL

NotaBene Yayınları