Erol SOĞANCI /Tes-İş Sendikası Yatağan Şubesi Eski Başkanı (1987-2006)

Daha önce sosyal medyada belirttiğim gibi kitapta bariz ve çok sayıda Editör ve Yayınevi hataları var. Anlatım ve ifade eksikliği ile imla hataları da çok fazla. Umarım sonraki basımlarda düzeltilir.

Kolektif bir kitap olması önemli. Sürece başkalarının gözü ile de bakılmış olması çok değerli. Kitabın yazarı ve kahramanı Kâmil Kartal da olumlu ve olumsuz yanları ile değerlendirilmiş.

Bu tür kitapların 250-300 sayfa olması öngörülür. Bu kitap neredeyse 500 sayfa olmuş. Anlatılmak istenen başaralı bir şekilde aktarılmış.

Anlatılan 1975’lerden başlayarak sadece işçi sınıfı, sendika ve siyasal mücadele tarihi ve anılar değil. 12 Eylül öncesinde ülkenin en büyük kitlesine sahip Devrimci-Yol sol-sosyalist örgütünün büyüyüp gelişmesi ve sönümlenmesi iyi verilmiş. İşçi sınıfı, sendikalar ve sosyalistlerin üzerinden silindir gibi geçilip ezilmesi güzel anlatılmış. Disk yönetiminin bazı istisnalar dışında 12 Eylül’cülere nasıl teslim olduğu ironik bir şekilde verilmiş. Genel-İş’e daha sonraki dönemlerde uzun süre genel başkanlık da yapan İsmail Hakkı Önal’ın sıkıyönetim komutanlığına giderken şoför arkadaşa “sen bekle ben biraz sonra geleceğim” demesi ve bir daha gelememesi ironik bir şekilde anlatılıyor. Disk’in direnmeden teslim olması ve siyasal örgütlerin perspektifsizliği güzel anlatılıyor.

Kitapta çok aktör var. Kamil Kartal’dan sonraki en önemli aktör Ferda Koç. Kitabın son bölümü olan SOMA sürecinde Başaran Aksu’nun hakkının verilmesini değerli buluyorum.

Özellikle SOMA bölümünde aynı gelenekten gelen, halen Disk Genel Başkanı olan Arzu Çerkezoğlu’nun Devrimci Sağlık-İş’e genel başkan olmasında en önemli katkıyı Kamil Kartal veriyor. Ancak Dev Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün ile işbirliği yaparak yetki alınmasını önleyen, şimdiki DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun rolü kabul edilemez cinsten, Tayfun Görgün başkanınki de öyle.

Kamil Kartal’ın Enerji-Sen’de iken mücadele arkadaşları Doktor Ali Çerkezoğlu ve Doktor Arzu Çerkezoğlu’ndan ısrarla bir elektrik mühendisi istemesi çok önemli. Eğitim ve kültür önemli diye düşünüyor. Bence yanılgısı tüm solcu mühendislerin Çetin Uygur abi gibi olacağını düşünmesiydi. “Yollanan mühendis” faydalı olmadığı gibi çok zarar vermiş.

Sendikaların, toplu sözleşmelere mühendis ve diğer yöneticilerinin kapsam dışında tutma istekleri barizdir. İşçiler, mühendisleri pek sevmezler. Ama iyisi çıkınca da sonuna kadar arkasında dururlar. Çetin Uygur’da olduğu gibi.

ÖNYARGILI OLMAMAK GEREK

Genel-İş genel başkanı da olan İsmail Hakkı Önal avukattı. Genel-İş’in örgütlenmesinin önündeki en önemli öznelerden birisi de yakından tanıdığım Belediye-İş sendikası başkanlarından Çetin Göçer ve efsane başkan Hüseyin Pala’dan sonra genel başkan olan Fuat Alan lisans eğitimliydi. Başarılı bir sendikacı değildi ama. Bildiğim kadarı ile Dev Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün de lisans eğitimli.

Kitabın bu bölümünden çıkarılacak ders; eğitimlilik konusunda önyargılı olmamak gerekli. Kamil Kartal da benim gibi çok eğitimli olmasa da Türkiye’nin en etkili sendikacılarından biri olduğu ortadadır.

Kamil Kartal ile aynı yaştayız ve benzer süreçlerden geçmişiz. Fakat aramızda bir fark var. Kamil; Devrimci-Yol hareketinin 4 aylık sağlam bir sınıf eğitiminden geçerek başlamış bu işlere. Türkiye proletaryasının merkezi olan İstanbul’da en önemli işyerlerinden İETT’de Genel-İş süreci ile başlamış. Benim gibi taşradaki Aydın Belediyesi’nde değil. Aynı süreçte henüz 20 yaşımda iken Genel-İş Sendikası Aydın Şubesi'nde şube eğitim ve sonrasında şube sekreterliği görevlerini üstlenmiştim. Genel-İş’in Ören’de başlayıp Abant’ta sonlanan, SES (Sendika Eğitimcileri Seminerleri) programına katıldım ve Genel-İş’e eğitimci oldum.

Eski Dev-Genç başkanlarından Atilla Sarp Genel-İş eğitim müdürü idi. Bizim grubun başkanı Atilla Sarp idi. Eğitimci olarak Bursa, Çanakkale, Balıkesir ve İstanbul eğitimlerine katılmıştık. Eğitimlerde benim anlattığım konular, Disk ve Genel-İş’in tarihi, Sınıf ve Kitle Sendikacılığının İlkeleri ve Toplumlar Tarihi (ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist, sosyalist ve kesintisiz olarak sınıfsız toplum). Anlattıkça ve özellikle okudukça bilgilerim daha derinleşti. Eksiklerime rağmen “her şeyin sınıfsal olduğu” bilincim o dönemlerde derinleşti. Sınıfsal koşullarımın da bunda etkisi çok tabii. Radikal olduğunu düşünen birçok arkadaşım gibi kimlik politikalarının peşine takılmadım. Kamil Kartal da öyle, sınıfsallık konusunda net. Onu değerli kılan en önemli etmen de o bence.

YOLLARIMIZ KESİŞTİ

1989-1992 dönemi Kamil Kartal’la yollarımız kesişti. İlk 4 Mart 1989’da Tes-İş’in en büyük şubelerinden olan İstanbul 1 Nolu Şubesinin genel kurulundaki konuşmasını dinledim. Herkes gibi ben de etkilendim. Kitabını adadığı başkan adayı Oktay İşleker abi dışında işyeri Komite ve Konsey’lerin oluşturduğu kadro seçilmişti. Kamil Kartal’ın ifadesi ile TKP’li 11 delege oy vermediği için Oktay İşleker seçilememiş. 12 Eylül cuntacılarının emekli Disk yöneticileri için getirdiği emeklilerin seçilemeyeceği hükmüne karşı dava açılıp, başkan seçilen Faruk Büyükkucak abinin başkanlığı düşürüldü. Yapılan girişimlerle yasal değişiklikle bu hüküm ortadan kalktı. Yönetimden düşürülen tek sendikacı Faruk Büyükkucak oldu. Sonra uzun süre Türk-İş İstanbul Bölge Temsilciği görevini sürdürdü. Sendikacılar, Faruk abinin uğradığı haksızlığı bu şekilde gidermiş oldu.

Kamil Kartal; kitabın Tes-İş bölümündeki 104'üncü ve başka sayfalarında benden, bizden de incitmeden söz etmiş. “Yatağan bölgesi termik santrallerinin özelleştirilmesi Erol Soğancı döneminde yapılamadı. İyi, başarılı mücadele ettiler. Ancak bizim Tes-İş genel merkezine karşı vermiş olduğumuz mücadelede yanımızda yer almadı” diye bir değerlendirmede bulunuyor.

YATAĞAN İŞÇİ DİRENİŞİ

O dönem konu ile ilgili Kamil Kartal ile görüşmelerimiz oldu. Dediği gibi bizim de onlar gibi muhalif olmamızı istiyordu. Biz İstanbul’da değildik. Komite ve konseylerden süzülüp gelmemiştik. 1989 bahar eylemleri sürecini çok güçlü eylemlerle geçirmiştik ama Yatağan, İstanbul değildi. İşçiler, köylü mü işçi mi belli değildi. Biz kendimizi işçilere henüz tam kabul ettirememiştik. Bizim 1'inci sıçramamız 1989 bahar eylemleri, 2'nci sıçramamız 1994’te santralın kapatılması sürecinde gerçekleşebildi. “İşyeri Meclisleri” bu dönemde kuruldu. Özellikle özelleştirme karşıtı mücadelemizde sürekli işlevsel haldeydi. Süreç içerisinde işçi arkadaşlar, diğer sendika ve işçi önderleri ile benim gelişme sürecimiz devam ediyordu. Ülke sınıf mücadele tarihinde yerini alan Yatağan İşçi Direnişi’nin 20 yıla yakın önderi olmakta onur duyarım.

Kamil Kartal’a şunu söylemiştim; “Evet stratejik ve 120 bine yakın üyesi olan bir iş kolunda güçlendik. 43 şubenin 13’ü ile ortak hareket etme koşullarımız oluştu. Ancak karşımızda çok güçlü bir iktidar var. Devletle bütünleşmiş, deneyimli, para, hukuk, araç, gereç her türlü imkana sahip. Bizim elimizde bir sapan, 3 taş var, bunu en ekonomik şekilde kullanmamız gerekir.”

Kamil Kartal bana kızmıştı. Diğer şubelerde olduğu gibi bizim diğer arkadaşlarla ilişki kurma yoluna gitti. Bizim diğer mücadele arkadaşlarımız da benim gibi onlara sempatiyle bakıyordu. Bize yansıtmadılar. O dönem birlikte çalıştığım arkadaşlar üzerinde hakimiyetim, etki gücüm çok yüksekti. Konuyu kendi aramızda uzatmadık.

HATIRLAMAK BİLE İSTEMİYORUM

Tes-İş’te başarılı olma şansı çok yüksekti. Kâmil Kartal ve arkadaşları, ülkenin ilk özelleştirmesine karşı en güçlü ve etkili mücadeleyi yaptılar. İstanbul’un Anadolu tarafındaki AKTAŞ Elektrik’e karşı vermiş oldukları mücadele unutulmazdı. Kamil Kartal ve arkadaşları çok güçlü ve etkili mücadele ettiler. Çok başarılıydılar ancak 800 işçinin istifa ettirilmesi stratejik ve taktiksel olarak çok büyük bir hata idi. Onlar olmadan çalışamaz denilen işyeri; Aktaş sermayesi, Devlet’e ait TEK, Türkiye Elektrik Kurumu ve Tes-İş Sendikası üçlüsü ile pek ala çalıştırıldı. 800 işçi işsiz kaldı. Bunlardan 100 kadarı ülkenin değişik yerlerine tayin edildi. Bu durum, Kamil Kartal’lar sürecinin sönümlenmesi ile sonuçlandı. Bu dönemi hatırlamak bile istemiyorum.

Devam edecek...

Öyle Mi Alay Komutanı

Sınıf Hareketiyle İç İçe Geçmiş Bir Ömür

Kamil KARTAL

NotaBene Yayınları