Nazım Hikmet, ressam Abidin Dino'ya soruyor:
“Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”
Yapabildi mi bilmiyoruz.
Yapmaya çalıştığına eminiz...

***

Dün akşam saatlerine kadar pır pır atan yüreğim, kısacık mesajla uçtu.
“Gökmen tahliye edildi...”
Üç kelimenin ikisini okudum.
Üçüncüsü büyüdü, büyüdü...

***

Yüz günü geçti.
Gökmen'i kapısının önünden yolcu ederken, Türkiye'nin nasıl bir hal içinde olduğunun tam da farkında değildik.
Kapının önünden ayrılıncaya kadar.
Demir kapılar kapanıncaya kadar.

***

Şeytan tövbe etmiş, ardından da hacca götürmüşler.
Acaba o artık bir evliya mı?
Böylesine garip duygular vardı içimde.
Gökmen'in davasında tanık olanlar için, dün bir kez daha görüldü ki, bakışınızdan, yazınızdan, karikatürünüzden “terörist” çıkarılabiliyor.
Masum olduğunu ispatlamanız gerekli.

***

Bir deli kuyuya taş attı.
O taşı o kuyudan çıkarmak için kırk akıllı yüz günü aşkındır çabalıyor.
Kendisi nerede?
Ortada yok...

***

İki satır yazı yazsanız, iki sosyal medya paylaşımını yapsanız kapınızın önünde biten devlet, şeytanın hacca gitmişini bulamadı iyi mi?
Üstelik zorla getirme kararı alınmışken.
Biri de ekrandan geldi salona...

***

Bu işkencedir aslında.
Bir insanı kendi suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda bırakmak, yapmadığı işler için sorumlu tutmak ve altı duvar arasında çaresiz bırakmak.
Hem de dünyanın en acımasız işkencesi...

***

Mahkemeyi an be an izleyenlere göre, öyle bir an gelmiş ki, toplanmış delillere eklenecek yok.
Tanık diye dosyaya konulanlardan biri hariç hepsi gelmiş.
Umutlar en üst seviyede.
Söylenenlerden ne örgüt çıkıyor ne de terörist.
Ama tutukluluğuna devam isteniyor.
Yüreklerin sıkıştığı an işte o an.

***

Bir saat mi geçti, yoksa bir asır mı?
Ha geldiler, ha gelecekler diye mahkeme kapısının önünde bekleyenler, son bir umutla içeri girdiklerinde, sözün bittiği yerdi herhalde.
Bir yanda özgürlük, diğer yanda tutsaklık...
Özgürlük kazandı be dostum.
Abidin'in hep çizmeyi istediği mutluluk.
İki çift gözden aşağı süzülen yaşlarla anlatılan mutluluk.

***

Ağlamak ayıp değil.
Gözyaşlarımızdan başka sığınacak yerimiz kalmadıysa.
Ben mutluluğu gördüm.
Tek bir fotoğraf karesinde.
Gökmen'in gözlerinde.
Ölsem gam yemem gari...