Haber/ Gökçe ADAR

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, üniversitelerin faaliyet alanlarına ilişkin süreçlerini şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi doğrultusunda yürütmesine katkı sunmak ve üniversitelere ilişkin kanıt temelli değerlendirmelerin yapılabilmesine imkan sağlamak amacıyla hazırlanan “2020 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporları” yayımlandı. Eğitim ve Öğretim, Araştırma-Geliştirme, Proje ve Yayın, Uluslararasılaşma ile Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk temel alanları altında 45 göstergede yapılan değerlendirmede, İzmir'in köklü üniversiteleri Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi arasındaki fark dikkat çekti. Rapora göre; Ege Üniversitesi laboratuvarlarında Ar-Ge, inovasyon ve ürün geliştirme kapsamında sunulan hizmet sayısı 295 bin 501 iken, Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Ar-Ge, inovasyon ve ürün geliştirme kapsamında sunulan hizmet sayısı 417 olarak kaydedildi.

AKADEMİK YAYIN AZ

Raporda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde, ulusal hakemli dergilerde yayımlanmış öğretim elemanı başına düşen yayın sayısı 0.217 olarak kaydedildi. Bu rakam hesaplandığı zaman ise, öğretim üyesi başına yılda 1 yabancı yayının düşmediği kaydedildi. YÖK raporuna göre; 2020 yılında Ege Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı sosyal sorumluluk projelerinin sayısı 507, öğrencilerin yaptığı endüstriyel projelerin sayısı 320, Teknokent veya Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) projelerine katılan öğrenci sayısı 2 bin 468 iken, Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı sosyal sorumluluk projelerinin sayısı 80, öğrencilerin yaptığı endüstriyel projelerin sayısı 22, Teknokent veya Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) projelerine katılan öğrenci sayısı ise 166 olarak ifade edildi. Ege Üniversitesi'nin ulusal ve uluslararası özel veya resmi kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenmiş Ar-Ge niteliği taşıyan proje sayısı 91 olarak kaydedilirken, Dokuz Eylül Üniversitesi'nde ise ulusal ve uluslararası proje sayısı 235 olarak ifade edildi.

'ŞAŞIRTICI DEĞİL'

Rapordaki farkların şaşırtıcı olmadığını ifade eden Eğitim- İş İzmir 4 No'lu Şube Eğitim Sekreteri Engin Sofu, “Bu karşılaştırmada Dokuz Eylül Üniversitesi'nin 'sınıfta kalmış' olması bizi şaşırtmıyor. Zira üniversite, çok uzun zamandan beri öğretim üyelerine olur olmaz nedenlerle açılan soruşturmalar bakımından en önde gelen üniversitelerden birisi olmuştur. Bu durumda ne akademik özgürlükten bahsedilebilir ne de bilimsel özerklikten. Aslında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde uluslararası alanda yarışabilecek çok sayıda akademisyen vardır. Fakat bu akademisyenler maruz kaldıkları dışlama, baskı, mobbing gibi uygulamalardan dolayı geri çekilip çalışmalardan vazgeçmek zorunda bırakılmaktadır” ifadelerini kullandı. Eğitim Sen İzmir 3 No'lu Üniversiteler Şube Yürütme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ümit Akıncı ise, şöyle konuştu: “DEÜ'yü, diğer devlet üniversiteleri ile kıyasladığımızda oldukça geri noktada olduğunu görmekteyiz. Öte yandan üniversitede doktor öğretim üyesi kadrosundaki akademisyenler, yeniden atama kriterleri uygulaması yüzünden işlerini kaybetme riski ile karşı karşıya.”

'Zihniyet değiştirilmeli'

Eğitim-İş İzmir 4 No'lu Şube Basın-Yayın ve Uluslarası İlişkiler Sekreteri Doğan Göçmen, “DEÜ'de, 'yandaş' olanlar ve 'koşulsuz itaat' edenler yetkili mevkilere getirilmektedir. DEÜ'nün yeniden eski itibarına kavuşabilmesi için yönetim zihniyetinin temelden değiştirilmesi, akademik ve bilimsel özgürlük ortamının yeniden sağlanması elzemdir” diye konuştu.

Ar-ge'ye daha fazla kaynak şart

Eğitim-İş İzmir 4 No'lu Şube Başkanı Zübeyde Serbest, “AR-GE’ye bütçeden daha fazla kaynak ayrılması gereği açıktır. Bütçeden ayrılan payın artması, bu bağlamdaki çalışmaların artışına da doğrudan etkili olacaktır. Gerek akademisyenler gerek öğrencilerin proje hazırlamasının desteklenmesi/teşvik edilmesi gerekmektedir” dedi.

Bu raporların hazırlanmasındaki amaç, YÖK tarafından, ”Ülkemizin kendine özgü şartları dikkate alınarak belirlenen göstergeler aracılığıyla üniversitelerin güçlü yönlerini ortaya koymak ve gelişime açık alanlarını desteklenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca çalışmanın yükseköğretim sisteminin büyük verisinin oluşturulmasına anahtar rolünün olacağı değerlendirilmektedir” şeklinde ifade edilmiştir.

Raporların değerlendirilmesinde, her üniversitenin kendine has özellikleri, kaynakları, öğrenci sayısı vb. de dikkate alınmalıdır.

AR-GE’ye bütçeden daha fazla kaynak ayrılması gereği açıktır. Bütçeden ayrılan payın artması, bu bağlamdaki çalışmaların artışına da doğrudan etkili olacaktır. Gerek akademisyenler gerek öğrencilerin proje hazırlamasının desteklenmesi/teşvik edilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin eğitim burslarından yararlanma oranı arttırılmalıdır. Burs oranı arttırıldığında, öğrencilerin proje hazırlaması bağlamındaki çalışmalara katkısı da artacaktır. Akademik çalışmalarda, sadece sayıya odaklanılması yerine, nitelikli çalışmaların artışı önem taşımaktadır.

Bir üniversitenin geçmiş yıl raporuyla bu yılın raporunu karşılaştırmayıp, raporu bir bütün olarak da almadan, sadece birkaç rakamı dikkate alarak, iki üniversitenin karşılaştırılmaya çalışılması, sağlıklı bir değerlendirme yöntemi değildir.