DİDAR DEMİRCİ / 9 EYLÜL GAZETESİ

Türkiye'nin tüm şehirlerinde kadınlar, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması ve üzerinde yapılan tartışmaların durdurulması için seslerini yükseltirken, İzmir'de kadınlara yine polis müdahale etti.

Kadın örgütleri saat 19.00 sıralarında Kıbrıs Şehitleri'ndeki ÖSYM binası önünde biraraya geldi. Buradan Kıbrıs Şehitleri'nin girişine yürümek isteyen kadınlara polis müdahale etti. Basın açıklamasının yapılmasına izin verileceğini söyleyen emniyet görevlileri ile kadın örgütlerinin temsilcileri arasında tartışma yaşandı. Kadınlar geri adım atmayınca polis yine kuvvet kullanarak kadınlara şiddet uyguladı.

KADINLAR DİRENİYOR

Sık sık, “Kadınlara değil, katillere barikat, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz, devlet elini bedenimden çek” gibi sloganlar atan ve pankartlar açan kadınlara polisin müdahalesi gecikmedi. Emniyet güçleri 15 kadın ve 1 erkek göstericiyi gözaltına aldı. Polisin müdahalesi üzerine oturma eylemi başlatan kadın hakları aktivistleri, gözaltına alınanlar serbest bırakılana kadar eyleme devam edeceklerini bildirdiler.

Eylem sırasında kadınlar, bu zamana kadar öldürülen, şiddet gören tüm kadınların isimlerini haykırarak, 'burada' diye bağırdı. Basına ve kamuoyuna yapılan açıklamada şu noktalara değinildi;

“Bu ülkede her gün kadınlar katlediliyor! Sadece temmuz ayında 3 anne-kız toplam 36 kadın öldürüldü. 11’i evli olduğu erkek tarafından katledildi. Erkek şiddetiyle aramızdan ayrılan kadınların isimlerini ezbere sayıyoruz.  Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet önlenemez, Şule Çet, Nadira Kadirova, Ceren Damar cinayetlerinde olduğu gibi daha adil bir yargılama bile sağlanmazken, kadınların hukuk önünde en önemli dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi’ne göz dikiliyor.  Eğer “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” yani İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, hayatta olabilirlerdi, kaybettiklerimiz için daha adil bir yargılama yapılabilirdi! Haklarımız için İstanbul Sözleşmesi uygulansın diyoruz… çünkü, Kadına yönelik şiddet her gün arttığı halde İstanbul Sözleşmesinin etkin şekilde uygulanmasını değil kaldırılmasını gündeme getirenler bu cinayetlerin, karşı karşıya kaldığımız katledilme riskinin sorumlularıdırlar. Sözleşmenin mecliste imzalandığı gün şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri gerektiği şekilde cezalandırma sözünü yerine getirmekten vazgeçeceğini ilan edenler, bu cinayetlerin suç ortağıdır, her gün uğradığımız şiddetin failidir… İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin karalama kampanyalarına göz yumanlar, bizzat bu kampanyalara sözcülük yapar hale gelenler, kadınların, LGBTİ+’lerin, göçmenlerin, mültecilerin, engellilerin,  yaşlıların, çocukların haklarını tarikat ve cemaat çevreleriyle pazarlık konusu haline getirenler kadın cinayetlerinin, nefret cinayetlerinin, çocuk istismarlarının, göçmen, mülteci kadınlara dönük saldırıların suç ortağıdır… Biz kadınlar yaşamak istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi kadınların ve çocukların hayatlarını korumak için verilen bir sözdür ve bu “sözden dönmek”, her yıl yüzlerce kadının öldürüldüğü, şikayet edilen 28 bin 360 çocuk istismarı vakasının olduğu bir ülkede kadınları ve çocukları ateşe atmaktır. Sözleşmeden çekilmek, sözleşmenin referans aldığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu tüm diğer temel insan hakları sözleşmelerini de tartışmalı hale getirmek, kadınların mücadeleyle kazandığı tüm hakları tartışmaya açmak demektir. İstanbul Sözleşmesi ve Sözleşmeye paralel iç hukuk düzenlemesi olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu’na karşı belli çevreler, çarpıtılmış iddialar ileri sürmektedir. Bu iddialar Sözleşme’nin ve 6284 sayılı yasanın “aile yapısını bozduğu, nafaka yükümlülüğü getirdiği, ailenin dağılmasını ve boşanmaları artırdığı, özelde Sözleşme’nin eşcinselliği teşvik ettiği” gibi kamuoyunu yanıltmak amacıyla ortaya atılan asılsız, mantık dışı söylemlerdir. Sözleşme 4. madde; ev içinde şiddete uğrayan herkesi kadın, çocuk, yaşlı, erkek, engelli gibi pek çok grubu cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, medeni hal, göçmenlik statüsü gibi, herhangi bir nedenle ayrımcılık yapmaksızın korumayı temin eder. Aynı ayrımcılık yasağı Anayasa’da da mevcuttur. Sözleşme cinsel kimliklere ilişkin devletlere şiddetten ve ayrımcılıktan koruma yükümlülüğü getirmektedir.”

GÖZALTINA ALINANLAR SERBEST

Gece geç saatlerde gözaltına alınan 17 kişi emniyetteki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. Gözaltındaki İsmail Temel ise sara krizinden dolayı Tepecik Hastanesinde tutuluyor. Temel durumu iyi olmadığı için daha sonraya ifadeye çağrılacak.