Haber / Didar DEMİRCİ

İzmir’de bulunan STK’lar, Konak’ta toplanarak, 19 Aralık 2020 tarihinde TBMM Adalet Komisyonunda görüşülerek TBMM Genel Kuruluna sevk edilen ve 6 kanunda değişiklik öngören 43 maddelik ‘Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin, başta Anayasa olmak üzere uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve ifade, örgütlenme özgürlüğüne edinilmiş müktesep haklara tümüyle aykırı olduğu gerekçesiyle geri çekilmesini talep etti. Söz konusu kanuna ilişkin ortak basın açıklaması düzenleyen STK’lar adına Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Coşkun Üsterci okudu. Üsterci, “Teklifin genel gerekçesi, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından 2019 yılında hazırlanan rapor ile Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararları göz önünde bulundurularak; terörizm finansmanı ve aklama suçları ile mücadelede uluslararası standardı yakalamak olarak belirtilmiştir. Ancak yasa teklifinde yer alan maddeler incelendiğinde, son iki maddenin yürürlük ve yürütme olduğu ve amaca yönelik yalnızca altı maddenin bulunduğu görülmektedir. Geriye kalan 35 maddenin ise temel gerekçe ile doğrudan ilgisi olmadığı görülmektedir. Kısacası yasa teklifi, amacı ve ismi ile hiç ilgisi olmadığı halde, Yardım Toplama ve Dernekler Kanunlarında yapılan değişiklikler ile mevcut dernek ve vakıfların yardım toplama faaliyetleri ve örgütlenme özgürlüğü, dolayısıyla da ifade özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanmakta ve İçişleri Bakanlığı’nın dernekler üzerindeki siyasi vesayetini sağlayacak yeni düzenlemeler içermektedir” dedi.

“Yasa, insan hakları ihlallerine yol açacak potansiyelde”

Yasa teklifinde, İçişleri Bakanının ‘Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer alan suçlar ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçlarından soruşturma açılan dernek yöneticilerini görevden uzaklaştırma veya dernek faaliyetini durdurma yetkisinin düzenlendiğini’ açıklayan Üsterci, “İlk bakışta sorunsuz ve BM Güvenlik Konseyi kararları kapsamında gibi görülen bu yasa teklifi, aslında çok ciddi insan hakları ihlallerine yol açma potansiyelini taşımaktadır. Teklif içeriği, uluslararası antlaşmalar yanında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiilleri de kapsamaktadır. Yasalaşması durumunda TMK uyarınca hakkında soruşturma açılan bir kişi nedeniyle bir derneğin yönetimine el konulması söz konusu olabilecektir” açıklamasını yaptı.

“Yasa muhalif dernekleri hedef alıyor”

Türkiye’de sadece örgüt üyeliği suçundan yılda 300 binden fazla kişinin soruşturulduğu söyleyen Üsterci, “Başta insan hakları alanında faaliyet gösteren derneklerin yöneticileri olmak üzere binlerce sivil toplum aktivistinin, gazetecinin, siyasetçinin, meslek örgütü mensubunun hakkında asılsız birtakım suçlamalarla TMK kapsamında soruşturma ve davalar açıldığı düşünülürse çıkarılmak istenen bu yasa neredeyse tüm muhalif dernekleri hedef alacağı çok açıktır. Kaldı ki soruşturma, bir şüphenin varlığı halinde savcılık makamınca yürütülen bir işlemdir. Kesin bir hüküm değildir. Dernek yöneticilerinin mahkeme kararı olmadan suçluymuş gibi işlem görmeleri masumiyet karinesine ve Anayasaya aykırıdır” diye konuştu. Üsterci, “Hâkim uygulamada sadece İçişleri Bakanının kararının gerçekten bir adli soruşturmaya dayanıp dayanmadığına karar verecektir. Böylece belki de yıllarca sürecek bir soruşturma nedeniyle, derneğin faaliyet göstermesi mümkün olmayacaktır. Bu teklif yasalaşırsa dernek yöneticilerinin seçme ve seçilme yoluyla güvencede olan örgütlenme özgürlükleri de İçişleri Bakanlığı’nın siyasi vesayeti altına alınmış olacaktır” dedi.

“Denetim kapsamı belirsiz”

Yasa teklifine göre gerek görüldüğü hallerde dernek veya vakıfların mal varlığının dondurulmasına Cumhurbaşkanının karar verebileceğini dile getiren Üsterci, “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu karar Resmî Gazetede yayınlanır yayınlanmaz gecikmeksizin uygulanacaktır. Hiçbir yargısal denetime tabi olmaksızın dernek faaliyetinin bu şekilde engellenebilmesi, örgütlenme özgürlüğü ile mülkiyet hakları bakımından anayasal ve uluslararası sözleşmelerde düzenlenen güvencelerin yok edilmesi anlamına gelecektir. Yine yasa teklifinde, dernekler açısından İçişleri Bakanlığı, Maliye ve Hazine Bakanlığı’nın oluşturduğu komisyonca görevlendirilen denetçilerin yanı sıra İçişleri Bakanının gerekli gördüğünde denetim yetkisi verdiği kamu görevlilerinin de her an denetleme yapma yetkisi oluşturulmaktadır. Ancak, bu kişilerin niteliklerine dair somut kriterler getirilmemiştir. Denetimin kapsamı da tamamen belirsizdir. Halen bir şikâyet üzerine yapılan denetimler böylece süreklilik arz eden işlemler haline getirilmiş olacaktır. Hele mevcut uygulamalarda kimi zaman aylarca süren denetimlerin olduğu düşünüldüğünde genişletilen bu yetki, her bakımdan kaygı vericidir” ifadelerini kullandı.

Teklifi geri çekin çağrısı

İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de halen faal durumda 121 bin 689 dernek bulunduğunu ve bu derneklere üye olan, çalışmalarında gönüllü veya profesyonel olarak yer alan en az 1,5 milyon kişi olduğunu, söz konusu kişilerin ise aileleri ile birlikte düşünüldüğünde, ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerinde oldukça büyük sınırlamalar getireceğini belirten Üsterci, “Bu yasa teklifi, en az 10 milyon yurttaşı doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecektir. Hal böyleyken sivil toplumun hiç bir şekilde görüşü alınmadan böyle bir yasa teklifinin hazırlanması demokratik toplumun temel norm ve değerlerine tümüyle aykırıdır. Sonuç olarak adeta oldubittiye getirilerek TBMM Genel Kuruluna getirilen bu teklifin aynen yasalaşması durumunda, başta insan hakları dernekleri olmak üzere, kadın hakları, mülteci hakları, çocuk hakları ve LGBTİ+ hakları alanında faaliyet gösteren dernek ve vakıflar, çeşitli hukuk dernekleri, sosyal mücadele yürüten dernekler ile sosyal yardım için fon kaynakları kullanan dernekleri, hemşeri dernekleri, spor kulüpleri, farklı inanç gruplarının dernek ve vakıflarının tümü tek imza ile kapatılma riskiyle karşılaşacak, bu konuda açılacak idari davalar yıllarca süreceği için pratikte “hızlı kapatma” prosedürü yaratılmış olacaktır. Bu aslında sivil toplumun tümüyle kapatılması ve yurttaş haklarının top yekûn ilgası anlamına gelmektedir” diye konuştu. Üsterci, TBMM üyelerine seslenerek, “Akıl ve vicdanınızın sesini dinleyin, demokrasiye ve temel hak ve özgürlüklere duyduğunuz saygının gereği olarak bu teklifin yasalaşmasına izin vermeyin” dedi.