Dikili'ndeki bir yurtta çocukların istismara uğraması üzerine Veli-Der, dün İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne siyah çelenk bıraktı; gerici tarikatlarla protokol imzalayan MEB'i protesto etti

Öğrenci Velileri Derneği (Veli-Der) yurtlarda yaşanan çocuk istismarı olaylarını İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde düzenledikleri basın açıklaması ile protesto etti. Konak'taki Müdürlük Binası önüne siyah çelenk bırakan dernek üyeleri, “Çocuklarımızın Hayallerine Dokunma”, “Çocuk Susar Sen Susma İstismara Sessiz Kalma” dövizleri ile mesaj verdi. Açıklamada; “İzmir'in Dikili ilçesinde, 'Süleymancılar' tarikatına ait olduğu öne sürülen Özel Miyase Yılmaz Ortaöğretim Erkek Öğrenci Yurdu’nda, yaşları 9 ile 12 arasında değişen çocuklarımız istismara uğradı! Göstermelik bir 'soruşturmayla' bir kişi tutuklandı, yurt kapatıldı. Bir kez daha sözüm ona 'münferit' bir olay algısı yaratılarak, gerici tarikat/cemaat odaklarının ve MEB’in kurumsal sorumlulukları dikkatlerden kaçırılmaya çalışıldığı” belirtildi.

MEB SUÇ ORTAĞIDIR
Basın açıklamasını Veli-Der adına okuyan İlknur Aras, Anayasa'nın sadece eğitim-öğretim değil; çocukların barınma, can güvenliği, sağlık ve bedensel bütünlüklerinin korunması gibi konularda da sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı’na verdiğini hatırlatarak, “Bu vakıflarla imzaladığı onlarca protokolle, MEB, anayasa suçu işlemektedir. Daha önce Karaman’da, Ensar Vakfı ve Kaim-Der 'yurtlarında' onlarca çocuğumuz tecavüze uğradığında, iktidar yetkilileri 'bir kereden bir şey olmaz' diyebilmiş; tarih önünde eşi bulunmaz bir utanç içine düşmüşlerdi. MEB, Karaman sonrasında, Ensar ve benzeri vakıflarla 'protokol' imzalamaya; kendisine emanet edilen çocuklarımızı bu vakıfların yurtlarında her türlü kötülükle yüz yüze bırakmaya devam etmiş; dolayısıyla da, bu kirli odaklarla suç ortağı durumuna düşmüştür” dedi.

İKTİDARA SESLENDİLER
Aras sözlerine şöyle devam etti: “Çocuklarımıza 'dokunan', onların canını acıtan gerici tarikat-cemaat vakıflarıyla imzalanan tüm protokoller derhal ve kayıtsız koşulsuz iptal edilmelidir. Tüm çocuklarımız tamamen Bakanlık (devlet!) güvencesine alınmalı; sosyal devlet olmanın gerekleri yerine getirilmelidir. Aksi takdirde; çocuklarımızın başına gelecek her türlü 'kötülükten', doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı’nı sorumlu tutacağız. İktidar ve Bakanlık, çocuklarımızın geleceği üzerinde kendi ideolojik ve politik tercihleri doğrultusunda 'sosyal mühendislik' yürütmeye son vermezse, karşısında bizi bulacaktır! Gerekirse tüm gövdemizle çocuklarımıza siper olmak, sadece ebeveyn olmaktan kaynaklanan bir görevimiz değil, aynı zamanda tarihsel sorumluluğumuzdur.” Mustafa OĞUZ