Hazırlayan/ Gökmen Küçüktaşdemir

Bundan 13 yıl önce New York’un başlıca mimarları ve tasarımcılarından oluşan 10 ekip, 100 yıl sonrasının New York kentine ait vizyonlarını maketlerle anlatarak yarıştılar. Çok ünlü bir mimar grubu da bu yarışmanın jüriliğini yaptı. Kent tasarımından bahsediyoruz. Siz hiç Türkiye'de böyle bir şey duydunuz mu? Bizim genelde duyduğumuz ve gördüğümüz alt yapı yetersizlikleri yüzünden yağmurun şehirleri nasıl göle çevirdikleri, deprem sonrası için hazırlıkların bir türlü yapılmadığı, bitmeyen yol ve kaldırım yenileme çalışmalarıdır.

Biraz daha yukarıdan baktığımızda insanlık, artan küresel ısınma, çevre kirliliği, doğal kaynakların azalması ve nüfus artışıyla ciddi sorunlar yaşıyor. Bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre 100 yıl sonra dünya nüfusu 11 milyarı geçecek ve dünyada yaşam alanı krizi başlayacak. Ulaşım problemleri artarken su ve besin kaynaklarına erişim de azalacak. Gelecek vizyonu taşıyan ülkelerin hükümetleri ve yerel yönetimleri geleceğin kentlerini inşa etmek için projeler üretiyorlar ve onları bir bir hayata geçiriyorlar.

Yüzen şehirler

İngiltere'deki Westminster Üniversitesi'nden bazı uzmanlar yaşam alanı krizi nasıl çözülür diye bir araştırma yaptı. Araştırmada İngilizlere 10 maddelik çözüm önerisi yapıldı. İnsanlar, 3D yazıcı evler, yüksek katlı binalar, taşınabilir evler, yeraltı şehirleri ve okyanusta yüzen şehirler gibi öneriler arasında en çok yeraltı ve okyanusta yüzen şehirleri beğendi. Tabi bunun dışında havada süzülen dev zeplinlere benzeyen kentler de alternatifler arasında. Araştırmacılar, insanların kısa sürede kendi yaşam alanlarını oluşturmak için yeraltında ve okyanuslarda akıllı şehirleri kuracaklarını belirtiyor. İngiltere Mühendislik Kraliyet Akademisi'nde görev yapan uzman mühendis Rhys Morgan, güneş ve gelgit enerjisi kullanarak denizlerde şehirlerin kurulabileceğini söyledi.

Morgan, ayrıca 3D yazıcılarla daha ucuz konut yapılacağını belirtti. Gelişen hızlı teknolojiyle beraber günlük Mars ve Ay'a yolculuk yapılacağını aktaran uzmanlar 'geleceğin şehirleri' için de çatı katlarında otlayan büyük baş hayvanları düşünüyor. Böylece çatı katlarında tarım ve hayvancılık yapılacağı belirtildi.

Sorunlar giderilmeli

Gelecek sorunlarla geliyor. Şehirler altyapı, uygun fiyatlı konut, su, istihdam, sağlık hizmetleri ve ulaşım gibi talebin artacağı sorunlarla başa çıkmak zorunda. Bazı yerlerdeki hızlı kentleşme gecekondu bölgelerinin artmasına yol açıyor. Afrika, Asya ve Güney Amerika’da milyonlarca insan, çoğunlukla içme suyu, sanitasyon ve iş imkanlarının olmadığı kenar mahallelerde yaşıyor. Şehirleşme aynı zamanda yeni fırsatlar yaratıyor. Los Angeles yakınlarındaki Santa Monica’da düşük ücretli çalışanların konut ihtiyacını karşılamak için şehir merkezine yakın, çevre dostu ve uygun fiyatlı daireler inşa ediliyor.

Colorada Mahkeme binası ABD’nin ilk sıfır enerjili binalarından biri. Yeşil alanlar şehirler için hayati önem taşıyor. Dinlence imkanı sunmasının yanında ısıyı da düşürüyor. Yüksek nüfus yoğunluğuna rağmen Singapur'un yarısı yeşil alan… Bu özelliğiyle Asya'nın Yeşil Kentleri sıralamasında birinci... Yeşil her zaman doğal olmak zorunda değil. Körfez Bahçesi'ndeki çelik sütunlar güneş enerjisi ve yağmur suyu depoluyor.

İçme suyu ihtiyacını güvence altına almak için şehirler genellikle nehirler ve yeraltı su kaynaklarına yakın kurulmuştur. Hızla artan şehir nüfusunun ihtiyacını hesaplı, güvenilir ve sürdürülebilir şekilde karşılayabilmek geleceğin en önemli ödevlerinden biri. Hindistan’daki birçok şehir genellikle su sıkıntısından muzdarip ve başka bölgelerden su getirmek zorunda… Kentleşme, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sınırlı olan doğal kaynaklar üzerinde baskı oluşturuyor. Yoksulluk çoğunlukla sağlıklı gıdaya erişimin önünde engel oluşturuyor. Uganda’nın başkenti Kampala’daki kentsel tarım projesiyle aileler küçük arazilerinde kendi gıdalarını yetiştiriyor ve fazlasını satıyor.

Okula ve işe gitmek için iyi bir ulaşım sistemine sahip olmak vazgeçilmezdir. Fakat artan insan sayısı şehir sakinleri ve şehir planlamacıları için daha fazla trafik ve stres anlamına geliyor. Kopenhag 2025’e kadar sıfır karbon şehir olmak istiyor. Kentteki geniş bisiklet ağı kent sakinlerini otomobil yerine bisiklet kullanmaya teşvik ediyor.

Elektrikli ulaşım

Birçok ülkenin kent içi ulaşım planında hibrit ve elektrikli otobüsleri hayata geçirmek var. Otomobillerin de elektrikli olması için bir takım önlemler alınmaya başladı. Meksico City'de sene başında otomobil yasağı uygulaması konuldu ve kent sakinleri hafta içi otomobillerini kullanamadı. Hollanda, Çin ve Almanya’da da benzer yasaklar ve yaptırımlar var. Ayrıca karbon emisyonunu azaltmak için ağaçlandırma ve kentsel ulaşımın yeşillendirilmesi gibi tedbirler alındı. Çöp ve atıklara çözüm üretmek bir şehrin temel görevlerinden. İsveç kentlerinde çöpler yakılarak enerji elde ediliyor ve evsel atıkların sadece yüzde biri depolanıyor. San Francisco plastik torbaları tamamen yasakladı. 2020'de de atık oluşumunu sıfırlamak istiyor. Öte yandan İngiliz kentleri çöpten üretilen enerjiyi toplu taşıma araçları için kullanıyor. Hava kirliliği şehirler için önemli bir sorun ve bazı yerlerde sağlığı tehdit eder boyutlarda. Mexico City yüksek hava kirliliğiyle biliniyor. Bu yılın başlarında hava kirliliği ürkütücü boyutlara ulaştı ve yetkililer otomobillerin trafiğe çıkmasını yasaklayarak halka evde kalmaları çağrısı yaptı.

Bir hastanenin dış cephesi de özel duman emici malzemeyle kaplı.

Sera gazı emisyonlarının yüzde 70'i şehirlerden kaynaklanıyor. Kopenhag, Vancouver, Malmö ve daha birçok şehir emisyonu azaltma konusunda öncü. Almanya'nın Freiburg kentinde de çeşitli önlemler alındı. Şehir güneş enerjisi, temiz ulaşım ve geri dönüşüme önemli yatırım yapıyor. Freiburg 2050'ye kadar sıfır karbon şehir olmak istiyor.

Ekolojik ve teknolojik

21. yüzyılda bir kentin sürdürülebilirliği için yalnızca ‘bütünleşik’ ve yeşil alana sahip olması yeterli olmayıp, aynı zamanda ‘akıllı’ olması gereklidir. Bunun çözümü ise ekolojik ve teknolojik (eko-tek) kent planlama/tasarımında. Eko-tek kentte kentsel çevre sorunlarına çözüm önerilirken temel olarak şu teknolojilerden yararlanılıyor:

* Enerji, su ve atık konusunda donanım ve ekipman üretecek sistemleri içeren çevre teknolojilerinin kentlerde enerji tasarrufu için kullanımı gerekmekte.

* Bilgisayar tabanlı donanım ve yazılım teknolojilerini içeren bilgi teknolojilerinden yöneticiler, profesyoneller ve tüm kentliler yararlanmalı.

* Coğrafi bilgi teknolojileri, kent planlamasında yönetimlerin devamlı bir sistem olarak kullanmalı.

* Ekoloji konularında veri, bilgi, karar aktarımı yapabilecek, mekansal uzaklık ve zaman konusunda tasarruf getirebilecek, anında bilgi akışını sağlayacak kablolu-kablosuz iletişim teknolojileri kullanılmalı.

Eko-tek planlama, doğal, tarihi, kültürel, kırsal ve iklim özelliklerine bağlı olarak yerleşimleri tasarlayan, organik sebze, meyve üretimini destekleyen, konforlu bir çevre sunan bir planlama anlayışıdır. Eko-tek planlama ve tasarım, binada dönüşümlü malzeme, atık dönüşümünü ve çatı bahçelerini önermektedir. Ayrıca alternatif enerjiyi, akıllı donanım ve içeren bir sistemdir.

Değişim sembolü şehirler

* Kanada’da Milton örneği proje aşamasında olup, ‘Milton’ kentinin gelişme alanında kurulacak eko-tek yerleşmelerden birisidir.

* ‘Waitakere’, Yeni Zelanda’da mevcut bir kenti çoklu katılımla eko-tek eylem adını verdikleri kampanya ile teknoloji ağırlıklı olarak dönüştürmeye çalışan bir örnektir.

* ‘Eco-Viikki’, Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinden Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye çok yakın, büyük bir kentin çeperinde, ona hizmet edecek şekilde tasarlanmış teknokentin bir parçasıdır.

* ‘Arcosanti’ bağımsız bir kent olup; ekolojik kentlere ABD’den önemli bir örnek olarak, günümüz koşullarına teknolojiyle ayak uyduran bir başka yerleşmedir.

* Yine İskandinav ülkelerinden İsveç’te inşa edilmiş Malmö kentinin bir parçası olan ‘Bo01’ örneği ise Avrupa’nın en önemli sürdürülebilir yerleşim örneği olup; ekoloji ve teknoloji konusunda Milton projesi ile yarışmaktadır. Integer projeleri ise daha esnek paket projeler olup her yerde inşa edilebilen örneklerdir.

* Bununla birlikte bu yeni nesil teknoloji merkezleri hızla gelişmeye devam ediyorlar. San Francisco, Silikon Vadisi, New York ve Londra, dünyanın en büyük girişim ve unicorn (1 milyar dolar ve daha üzeri değere sahip olan özel girişim şirketleri) toplanma yerlerinden bazılarına sahiptir.

* Kanada’nın en büyük şehri olan Toronto, yeni teknolojiyi ve girişimler için devlet desteğini ticarileştirme konusunda dünya lideri olma özelliği ile ön plana çıkıyor.

* Hollanda’nın başkenti Amsterdam ise kentin çok dilli ve son derece eğitimli iş gücü tarafından desteklenen, Avrupa’nın en hızlı gelişen teknoloji sahnelerine ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda şehir, çeşitli küresel teknoloji şirketlerinin bölgesel merkezlerine ve önemli girişim toplanma noktalarına ev sahipliği yapıyor.

* Singapur’un güçlü eğitim sistemi ve araştırma konusundaki yüksek düzeydeki hükümet harcamaları, onu yüksek teknoloji inovasyonu için bir merkez haline getirdi. Bununla birlikte şehir, aynı Amsterdam gibi dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinin bölgesel merkezlerine de ev sahipliği yapıyor.